Kadın ve Erkek (3)
İslâm Perspektifinden Kadın ve Erkek
“Bunların özeldeki uygulamaları İslâm’ın geliştiği ve yayıldığı kültürel ve sosyal mecralara göre çeşitlenmektedir. Meselâ, bir Malezya kadınının güzelliğini gizleme tarzı, bir Suriyeli, Pakistanlı veya Senegalli kadınınkinden çok farklıdır; hatta aynı ülke içinde bile köylüler, göçebeler ve şehirlilerin örtüleri (hicab) hiçbir zaman aynı olmamıştır.”
“İslâm dünyası seçkin birer dini ve fikri şahsiyet olan kadınlara her zaman sahip olmuştur; kâmil bir velî olan Peygamberimiz’in kızı Hz. Fâtıma (r.a.), kendisinden bir çok hadis rivayet edilen Peygamberimiz’in eşi Hz. Âişe (r.a.), kardeşi Hz.Hüseyin’in (r.a.) Kerbelâ’da şehid edilmesinden sonra Yezîd’e karşı İslâm tarihinin en beliğ konuşmalarından birini yapan Peygamber’in torunu Zeyneb (r.a.), müslüman velîlerin en büyüklerinden olan Râbia (r.a.) ve fıkıh konusunda büyük bir bilgiye sahip Seyyide Nefise (r.a.) bunlardan bazılarıdır.” (S. 60)
“Kur’ân’da erkeklerin kadınların üzerine hâkim oldukları bildirilmiştir, ancak bu erkek iki ayaklı bir hayvan değildir. Aksine, ona bu görev Allah’ın imam’ı ve ruhu O’na döndürülecek bir halife olarak verilmiştir. Bir anlamda erkeğin ruhu, hanımına iyi bir eş ve çocuklarına da iyi bir baba olabilmesi için Kutsal Ruh’un dostu olmak zorundadır. Kadının erkeğe isyanı, erkeğin Allah’a olan isyanından önce değil, sonra olmuştur.”
“İslâmî vecibelerin her iki cins için de geçerli olduğunu Kur’ân şu şekilde beyan etmektedir:
Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taate devam eden erkekler ve taate devam eden kadınlar, doğruyu söyleyen erkekler ve doğruyu söyleyen kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Allah’a) saygılı erkekler ve (Allah’a) saygılı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar; Allah bunlar için bağış ve büyük mükafat hazırlamıştır. (Ahzab, 35)” (S.61)
“Allah-u Tealâ onlardan da, ibadetlerin varlık nedeni olan en yüksek manevî dereceye ulaşmaya çalışmalarını istemektedir. Tasavvufi pratiklere kadınlar da katılmışlar ve tarikatların her zaman pek çok kadın müridi olmuş, hatta bunlardan bazıları velâyete ulaşarak mürşid bile olmuştur.” (S.61-62)
“Allah’ın İsm-i Âzam’ında ne dişilik, ne de erkeklik vardır, ancak hiç kimse doğduğu cinsiyetin olumlu unsurlarını kendi varlığıyla bütünleştirmedikçe, o İsm’in iç mahremiyetine nüfuz edemez.”
“Cinslerin, birlik ve bütünleyiciliklerinden doğan dengeye karşı isyanları, modern insanın Allah’a isyanının hem bir yardımcısı, hem de bir sonucudur.”
“İki cinsin sahip olduğu belirgin ve ayırıcı özellikleri ve bu tarafsız kozmik gerçekliğe dayanan Kutsal Kanun’u reddetmek demek, insanî seviyenin altında yaşamak, yani ârızi bir insan olmak demektir. Bu ise, kadın ve erkeğin ebedî hayatını, güya dünyevî bir adalet uğruna feda etmek ve ondan taviz vermek anlamındadır.” (S.62)
Seyyid Hüseyin Nasr’ın ‘Moderin Dünyada Geleneksel İslam’ kitabından Alıntıdır.
Kadın ve Erkek (2)
Kadın ve Erkek (1)
İslamın Kadın Hareketi
Batı ve Kadın Özgürlüğü (2)
Batı ve Kadın Özgürlüğü (1)