• Nombre de visites :
  • 2163
  • 4/1/2012
  • Date :

Mübahele Ayeti -3

mübahele ayeti

Ehl-i Sünnet'in büyük müfessirlerinden Fahr-i Razî de, Tefsir-i Kebir adlı eserinde Zemahşerî'nin naklettiği rivayeti aynen nakletmiş ve söz konusu ayetin tefsirinde Zemahşerî’nin sözlerine katılarak şunu da eklemiştir:

“Bil ki, bu hadisin doğru olduğuna tefsir ve hadis ehli ittifak ve icma etmişlerdir.”‌[5]

Merhum Allame Tabatabaî, Tefsir'ul-Mizan'da, Peygamber (s.a.a)’in, Allah Teala’nın emriyle Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i yanına alarak düşmanlarla mübahele etmek istediğini söyledikten sonra aynen şunları yazıyor:

“Hadis alimlerinin hepsi, bu rivayeti nakletmiş ve kabul etmişlerdir. Sahih-i Müslim, Sahih-i Tirmizî ve diğer meşhur hadis yazarları da, onu kendi kitaplarında kaydetmişlerdir. Tarihçiler de, bu olayı onaylamışlardır. Mufessirler de, bu olayı hiçbir şüphe ve itiraz etmeden kendi tefsirlerinde anlatmışlardır. Bunlar arasında Taberî, Ebu'l-Fida, İbn-i Kesir, Suyutî ve diğerleri gibi hadis ve tarih alanında meşhur olan alimler de yer alırlar."

Görüldüğü üzere, müfessirler bu şekilde Ehl-i Beyt'in kimler olduğu ve onları sevmenin ümmete farz olduğu hakkında icma etmişlerdir.

Böylece, daha önce zikredilen iki ayette Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'den ibaret olan Ehl-i Beyt’in pak ve tertemiz olduklarını ve bundan dolayı da sevgilerinin herkese farz olduğunu bildiriliyor; bu ayette de Hz. Resulullah (s.a.a)'a, onlar vasıtasıyla düşmanlarla mübahele etmesi emredilerek onların yüce ve mukaddes makamları beyan ediliyor. Eğer Ehl-i Beyt’in Allah yanında seçkin ve özel bir yeri olmasaydı, Yüce Allah asla Peygamber’ine, onlarla Allah’ın düşmanlarıyla mübahele etmesini ve onları vasıta kılarak azap ve lânetin yalancıların üzerine nazil olmasını istemesini emretmezdi.

Bu ayette dakik edebî incelikler de vardır ki, onlara da dikkat etmek gerekir. Mesela; ayet-i kerimede “çocuklarımız, kadınlarımız ve kendilerimiz”‌ denilerek Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) Hz. Peygamber'e izafe edilmiştir.

Eğer bu olay pratikte gerçekleşmez ve Hz. Peygamber (s.a.a) amelî olarak isimlerini zikrettiğimiz o mukaddes zatlarla mübaheleye çıkmasaydı, bu sözlerle başka şahısların akla gelmesi mümkündü. Mesela; “kadınlarımız”‌ kelimesiyle Hz. Fatıma (a.s) ve Peygamber (s.a.a)'in diğer kızları ve “kendilerimiz”‌ kelimesiyle de yalnızca Peygamber (s.a.a)’in kendisi anlaşılabilirdi. Ancak Peygamber-i Ekrem’in başkalarını değil de bu dört şahsiyeti mübahele için kendisiyle götürmesi, bize şunu bildirmektedir: Bu ümmetin kadınlarının en seçkini ve onların örneği, Hz. Fatıma (a.s)’dır ve ümmetin evlatlarının en seçkini, Hz. Hasan (a.s) ile Hz. Hüseyin (a.s)'dir ve Kur’an-ı Kerim onları Peygamber’in evlatları olarak kabul etmiştir. “Kendilerimiz”‌ kelimesiyle de Kur’an-ı Kerim, Hz. Ali'yi Peygamber'in kendi canı sayılacak bir makama sahip olduğunu açıklamıştır.


[5]- Fahr-i Razî, Tefsir-i Kebir, Al-i İmran Sûresi, 61. ayet (Mübahele Ayeti).

Mübahele Ayeti -2

Mübahele Ayeti -1

Ehl-i Beyt Meleklerden Üstündür

Kuran-ı Kerimde Ehlibeyt

İmamet Vilayet İlişkisi (2)

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)