Meveddet Ayeti -3
İbn-i Münzir, İbn-i Ebî Hatem, İbn-i Merdeveyh ve Taberanî (Mu’cem-i Kebir’de) İbn-i Abbas'tan şöyle naklediyorlar:
"Meveddet Ayeti nazil olunca Müslümanlar:
“Ya Resulullah! Muhabbet ve sevgileri bizlere farz olan yakınların kimlerdir?" diye sordular. Resulullah (s.a.a): “Ali, Fatıma ve onların iki evladıdır.” diye buyurdular."[5]
Yine Mu’cem-i Kebir adlı kitapta sahih olarak İmam Hasan b. Ali (a.s)'dan nakledilmiştir ki: "Hz. Ali (a.s), bir gün halka hutbe okuyarak şöyle buyurdu:
“Ben, Allah’ın: “De ki: Tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum; istediğim, ancak yakınlarıma sevgidir.” buyurarak sevgi ve muhabbetlerini taşımayı Müslümanlara farz kıldığı Ehl-i Beyt’tenim.”
Kur’an-ı Kerim, Tathir Ayeti'nde, Ehl-i Beyt’in bütün pislik, kötülük ve günahlardan pak ve temiz olduğunu ispat etmiş, böylece onların ne kadar değerli olduklarını ve İslâm ümmetinin hayatında ne kadar büyük bir role sahip olduklarını açıklamıştır. Bundan dolayı da muhabbet ve sevgileri farz kılınmıştır. Kur’an’ın, onlara sevgi ve muhabbet beslemeyi farz kılmasından maksadı, yalnızca duygusal bir irtibat ve kalbî bir muhabbet değildir. Zira, insanın sadece içinde bulunup, vicdanında yaşayan, ama amellerinde herhangi bir etkisi olmayan muhabbet ve sevginin bir faydası yoktur. Hz. Peygamber (s.a.a)’in yakınlarına gerçek sevgi ve muhabbet, ancak onlara tabi olmak, onların yolunda hareket etmek, onların söz ve amellerine uymak ve onları ümmetin hakikî önderleri ve imamları olarak kabul etmekle olur.
Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamber (s.a.a)’in, ümmetine: “Ben sizden peygamberlik ve Allah’ın ahkâmını tebliğ etme yolunda çektiğim zhametler ve zorluklara karşılık Ehl-i Beytimi ve yakınlarımı sevmekten başka hiçbir ücret istemiyorum.” demesini emrederken, gerçekte, ümmetin takip edeceği doğru yolu, inançlarını ve şeriatın hükümlerini öğrenmekte kime başvuracaklarını göstermektedir. Kur’an-ı Kerim, bu vesileyle ümmeti Ehl-i Beyt’in yoluna sevk etmek istemiştir.
Eğer Ehl-i Beyt’in yolu, doğru yol olmasaydı ve onlar ümmeti hidayet etmek için yetersiz olsalardı, hiçbir zaman böyle bir ayet nazil olmaz ve Peygamber (s.a.a), zahmetlerinin karşısında, Ehl-i Beytini sevmeyi ümmetinden istemezdi.
Bütün bunlardan şu neticeyi elde ediyoruz: Kur’an’ın bu ayeti, bizim Ehl-i Beyt’in yolunda gidip her şeyde onlara uymamızın gerekli olduğunu bildirmektedir. Zira o büyük insanların pak, tertemiz ve her yönden doğru bir şahsiyete sahip oldukları herkesçe bilinmektedir. Kur’an-ı Kerim, bu ve bunun gibi ayetlerle, Ehl-i Beyt’in yolunu tutmak ve İslâm’ı onlardan öğrenmek için ümmete güvence vermektedir.
Bu ayet-i kerime ve Hz. Peygamber (s.a.a)’den bu mübarek ayetle ilgili olarak nakledilen hadisler, Ehl-i Beyt’in muhabbetini her Müslümanın kalbine yerleştirmekte ve Müslümanların Ehl-i Beyt hakkında ne şekilde düşünmeleri gerektiğini, onların düşmanlarına ve dostlarına nasıl davranmaları gerektiğini, Ehl-i Beyt’in fıkıh, tefsir, düşünce ve inanç alanındaki açıklamaları, onların dinî ve siyasî önderlikleri karşısında vazifelerinin ne olduğunu açıklamaktadır.
[5]- Bu hadis aşağıdaki kaynaklarda biraz farkla nakledilmiştir: Suyutî, İhya’ül-Meyt Bi Fezail-i Ehl’il-Beyt, s. 8; Suyutî, ed-Dürr’ül-Mensur, c. 6, s. 7; Taberanî, el-Mu’cem’ül-Kebir, Müsned-i İmam Hasan, c. 1, s. 125; Heysemî, Mecma’üz-Zevaid, c. 9, s. 168; Taberî, Zehair’ul-Ukba, s. 25; İbn-i Sabbağ Malikî, el-Füsul’ül-Mühimme, s. 29; Kurtubî, el-Camiu Li Ahkam’il-Kur’an, c. 16, s. 21-22.
Meveddet Ayeti -2
Meveddet Ayeti -1
Ehlibeyt İmamlarının Fazilet ve Üstünlükleri (5)
Ehlibeyt Şiası
Ehlibeyt Mektebi