Farsça Şiir Üslubu -2
Eski üsluptan amaç, ‘Unsurî ve çağdaşlarının Mahmûd sarayında mükemmelleştiricileri oldukları Sâmânî dönemi üslubudur. Fakat bu üslup, VI/XII. yüzyılda artık büyük bir hayal gücüne, vezinli sözlerde ince derin mazmunları getirmekte ısrar etmeyi huy edinmiş şairlerin işine yaramamaktaydı. Bunların her biri şiirde yeni bir üslup getirmenin ve geliştirmenin peşindeydi. Hâkânî de bunlardan birisiydi.
Hâkânî ile çağdaş olan şair Nizâmî de yeni bir üslup getirmenin peşinde olup başkalarının üslubunu taklit etmemekten dolayı da memnundu ve şöyle demekteydi:
Kimseden ödünç almayı kabul etmedim. Gönlümün söyle dediğini söyledim.
V/XI. yüzyıl ortalarından itibaren her biri bir yolla eski üslup ve tarzı değiştirmeye çalışan üslup sahibi birkaç şair var. V/XI. yüzyıl ortalarının ilk büyük şairi, Veys u Râmîn’i Pehlevîceden Fars şiirine tercüme ederek hikayecilikte dikkate değer bir ekol icat etmeyi başarabilen Fahreddîn Es‘ad-i Gurgânî’dir. Bu ekol, Fahreddîn Es‘ad’dan sonra tam anlamıyla şairlerin ve yazarların dikkatini çekti. Hatta onun hikayesinin bazı bölümleri kendinde sonraki hikayelerde aynısıyla taklit edildi.
Bu tarihten çok kısa bir zaman sonra Gazneliler sarayında yeni ve çok önemli bir hareketle karşılaşmaktayız. O da bu saray şairlerinin, V/XI. yüzyıl sonlarındaki ve VI/XII. yüzyıl başlarındaki çalışma ve çabaları olup her biri şiirde yeni ve kendine özgü bir üslup geliştirme eğiliminde idi. Mes‘ûd-i Sa’d, Ebû’l-Ferec-i Rûnî, Senâî, Seyyid Hasan-i Gaznevî ve bunların çağdaşları yani Şah Bûrcâ, Seyyid Muhammed-i Nâsır, Muhtârî, Kâferek, Rûhânî, Yemînî, Sa’deddîn-i Nûkî gibi.
Bu şairler, genellikle kendinden sonra gelen şairler üzerinde etkili olup her biri bir grup şairi kendi peşine taktı. Örneğin Ebû’l-Ferec-i Rûnî’nin Enverî Divan’ındaki doğrudan etkisi açıkça görülmektedir. Senâî’nin üslubu, mutlak olarak kendinden önceki şairlerle kıyas edilemeyecek kemal derecesinin en üst noktasına ulaştı. Zira o, zühd, vaaz ve tasavvufî ve zahidane düşünceleri, felsefî mantıkla iç içe bir hale getirdi ve kendi anlam dolu ve özgün sözleri kalıbına döktü. Bu çeşitli etkenler, Senâî’nin sözlerinin anlaşılmasını bazı konularda zorlaştırmış ve onun bazı beyitlerine şerhler yazılmasına söz konusu olmuştur. Senâî’nin manzumeleri, özellikle Seyru’l-‘İbâd ve Hadîkatu’l-Hakîka manzumeleri öyle beyitler içermektedir ki felsefeden ve bir dönemin dinî ve aklî bilimlerinden tam bilgi sahibi olmaksızın çözülüp anlaşılması mümkün değildir. Senâî’nin zahidane ve arifane şiirlerinde kullanmış olduğu tarz, kendinden sonra VI/XII. yüzyıl şairlerinin taklit etmesine konu olmuştur. VI/XII. yüzyılın büyük söz üstatları, bu güçlü şaire benzemek için onun kaside ve gazellerini taklit etmeye ya da onun girmiş olduğu yola girmeğe çalışmışlardır. Örneğin kaside ve gazellerinde Senâî’ye tam bir ilgi duyan Hâkânî, kendini onun yerine geçen biri olarak görür ve:
Felek Senâî’nin etrafında döndüğü için benim gibi bir sema geniş bir söz yaydı.
diyerek onun gibi vaaz ve öğüde dalmaya çalışıp tevhid ve hikmeti anlatmaya çalışır.
Farsça Şiir Üslubu -2
Şems Divanında Aşkın Sesi -2
Şems Divanında Aşkın Sesi -1
Ebû Mansûr Şâhnâmesi (2)
Ebû Mansûr Şâhnâmesi (1)