HAYYAM -3
Hayyâm’ın Farsça, Arapça şiirleri ve bu iki dilde kitapları vardır. Onun bilimsel eserleri ile ilgili olarak bundan önce aklî bilimler konusundaki bölümde söz etmiştik. Bu dönemin Farsça nesrinin inceleneceği zaman da Farsça mensur eserlerinden söz edilecektir. Burada Hayyâm’ın rubaileri ile ilgili kısa bir açıklama yapmamız gereklidir:
Hayyâm’ın rubaileri konusunda Farsça ve diğer dillerde birçok araştırma ve incelemeler yapılmıştır. Dünyada Hayyâm’a ve onun düşüncelerine yönelik duyulan aşırı ilgi, bu rubailerinin birçok dünya diline tercüme edilmesine, bu tercümelerin büyük bir bölümünün Hayyâm’ın hayatı, eserleri ve fikirleri ile birlikte düzenlenmiş olmasına yol açmıştır. Doğubilimcilerinin de bu konuda çeşitli araştırmaları vardır. Hayyâm’ın rubaileri konusunda ve bunların eski ve yeni farklı nüshaları ve bunlardan hangi birisinin tamamıyla Hayyâm’a nisbet edilen rubailer olduğu hangisinin esas olduğu hangisinin esas olmadığı konusunda geniş ve ayrıntılı bir açıklama yapmak bu kitabın sınırını aşar. Bu konuda onunla ilgili yapılmış çalışmalara müracaat etmek gerekir. Hayyâm’ın kimi rubaileri, kendisine ait olması noktasında çeşitli efsanelere kaynaklık etmiştir. Onun felsefî rubailerinin de ünlü olması nedeniyle Farsça söylemiş olan diğer birçok şairin felsefî rubailerinin ona nisbet edilmesine de yol açmıştır. Bundan dolayıdır ki son dönemlere yaklaşıldıkça Hayyâm’a ait olan rubailerin sayısında artış olmaktadır. Fakat ona ait olacağı söylenebilen rubailer, en detaylı araştırmalara göre, 150 ile 200 rubaiyi geçmemektedir. Bu rubailer, çok sade, süslemesiz, sanat ve tekellüften uzak, bu yapısıyla da fesahat ve belagat noktasında kemal derecesine yakın ve çok yüce anlamlara ve mucizevî sözlerdeki sağlamlığa benzer. Bu rubailerde Hayyâm, genellikle bir mütefekkirin yaratılış sırları karşısındaki düşüncesi ve insanların bulunmaz kaderinin etkisi gibi konularda sahip olduğu felsefî görüş ve düşüncelerini açıklar. O, insanoğlu için inanç sahibi dindar kimselerin inandığı türden bir dönüşe inanmaz. İnsanoğlunun yokluğunu giderilmesi mümkün olmayan musibetlerden saydığı için de gelecekteki bu musibeti anlık lezzetlerden yararlanmakla gidermek ister.
Hayyâm, rubailerini genellikle felsefî düşünceleri açıklayan bir tarzda söylemiş ve bunları söylemekteki amacı, şairlik ve şairler arasında yer almak olmamıştır. Bundan dolayı da kendi döneminde şairlik noktasında bir üne sahip olmamıştır. Daha çok hekîm ve filozof olarak tanınmıştır. Fakat onun güzel felsefî rubaileri şöhret bulduğu daha sonraki dönemlerde, adı şairler arasında yer aldı ve daha çok bu yolda ün kazandı. Onun bu yolu kimi şairler tarafından kabul gördü ve onların birçok eserleri, Hayyâm’ın söyledikleri arasına girdi. Böylece sınırlı felsefî rubaileri artış gösterdi. Nitekim görüldüğü gibi en son nüshada birkaç yüz rubaiyi buldu. Onun rubai dışında şiirleri de vardır:
İçinde gezip dolaştığımız bu dairenin
ne başı belli ne de sonu belli.
Bu alemde nereden geldiğimiz ve nereye gideceğimiz
konusunda doğruyu söyleyen de yok.
Niceleri geldi, neler istediler
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.
Bulut geldi de yeşillikler üstüne ağladı,
Gül renkli şarap olmadan yaşanmaz.
Bugün seyrettiğimiz bu yeşillikler,
Toprağımızın yeşilliği kimin seyir yeridir?
Bu iki-üç günlük ömür sırası geçip gitti,
Tıpkı kanaldaki su, havadaki rüzgar misali.
İki günün gamı asla çekilmemeli,
Gelmeyen günün ve bir de geçen günün.
HAYYAM -2
HAYYAM -1
FARS EDEBİYATININ GELİŞİMİ
farsça ve fars edebiyatı
farsça Şiir Söyleyen İlk Şair