HAYYAM -1
Huccetu’l-hak Hekîm Ebû’l-feth Ömer b. İbrahim Hayyâmi-yi Nîşâbûrî, İran’ın V/XI. yüzyıl sonlarındaki ve VI/XII. yüzyıl başlarındaki büyük filozof, matematikçi ve şairlerindendir.
Hayyâm’dan söz eden en eski kaynak, Nizâmî-yi Arûzî’nin Çehâr Makâle’sidir. Nizâmî’nin onun hakkında söylediği özet olarak şudur: “506/1112 yılında Belh’te Hâce İmam Ömer Hayyâmi’nin huzuruna vardı. İşret ve eğlence meclisinin ortasında şöyle dediğini duydu:
“Benim mezarım her kuzey baharının üzerine gül saçacağı bir yerde olsun” ve 630/1233 yılında Nişâbûr’a varınca onun vefatının üzerinden birkaç yıl geçmişti. Ayrıca onun astronomideki çalışmaları konusunda da hikayeler vardır.”
Nizâmî-yi Arûzî’den sonra, kendisi Hayyâm ile gençlik yıllarında görüşüp konuşmuş olan Tetimmetu Sivânu’l-Hikme’nin sahibi Ebû’l-Hasan Ali b. Zeyd-i Beyhakî, Ömer b. İbrahim Hayyâm hakkında geniş bir açıklama yapmıştır. Onun Hayyâm konusunda yapmış olduğu geniş açıklamanın özeti şöyledir: “ed-dustûru’l-feylozof Huccetu’l-hak el-Hayyâm, Nişâbûr’da doğmuştur. Geçmişleri de o şehirdendi. Kendisi, felsefe bilimleri dallarında sert bir yapıya sahip olması dışında Ebû Ali’nin devamıydı. Onun zekası o dereceydi ki İsfahân’da bir kitabı yedi defa okudu ve onu ezberledi. Nişâbûr’a dönünce de onu yazdı. Yazmış olduğu bu nüsha, asıl nüsha ile karşılaştırıldığında aralarında büyük bir farkın olmadığı görüldü. Tasnif ve talimde cimrilik yaptı. Muhtasaru fi’t-Tabi‘iyât, Risâle fi’l-Vucûd, Risâle fi’l-Kevn ve’t-Teklif kitapları dışında herhangi bir tasnifini görmedim. Fakat matematik ve mantık konusundaki hikmet dallarında en bilgili kimselerdendi. Bir gün İmam Muhammed-i Gazzâlî, onun yanına gitti ve felekteki kutupların birinin konumu hakkında kendisine bir soru sordu. İmam Ömer, ona cevap verdi. Fakat tartışma konusunda sakındı. Bu, Hayyâm’ın huyuydu. Sözü öylesine uzadı ki nihayet öğle vakti geldi ve müezzin öğle ezanını okudu. İmam Gazzâlî de “Hakk geldi, batıl zail oldu!” dedi ve yerinden kalktı.
Bir gün Sencer’in çiçek hastalığına yakalandığı çocukluk günlerinin birinde İmam Ömer, onun yanına gitti ve dışarı çıktı. Vezir Mucîru’d-devle ona, “Onu nasıl buldun, nasıl ve ne ile tedavi ettin?” diye sordu. İmam, “Bu çocuk korkunçtur.” dedi. Habeşli hizmetli bu sözü duydu ve derhal sultana ulaştırdı. Sultan, çiçek hastalığından kurtulunca İmam Ömer’in kinini o sözünden dolayı içinde taşıdı ve Melikşâh onu nedimler derecesinde tutmakta olmasına rağmen o, hiçbir zaman kendisini sevmedi. Hakan Şemsu’l-Mulûk, Buhârâ’da onu çok üstün tutardı ve Hayyâm onunla birlikte tahta otururdu. Beyhakî, Melikşâh’ın huzurunda oturduğu gün ile ilgili İmam Ömer’den bir hikaye ve yine aynı şekilde kendisinin Hayyâm ile ilk görüşmesi ve Hayyâm’ın biri hamase ile ilgili bir beyit, biri de matematik konusuyla ilgili kendisinden sorduğu iki soruyla ilgili hikayesini anlatır ve şöyle der: “Hayyâm’ın damadı İmam Muhammed el-Bağdâdî bana anlatmıştır ki Hayyâm, altın kürdan ile dişlerini temizlerdi ve şifa ilahiyatı konusunda bir şeyler yapmakla uğraşırdı. Üstün ve büyük bir bölüme ulaşınca kürdanı iki yaprağın arasına koydu, vasiyette bulundu, kalkıp namaz kıldı ve hiç yiyip içmedi. Yatsı namazını kılınca secdeye vardı ve, “Allah’ım, bil ki ben seni elimden geldiği kadar tanıdım, o halde beni bağışla! Zira seni tanımak, benim için sana doğru gelme yolu konumundadır!” dedi ve o anda canını teslim etti.
ŞAİİR SENAİ-1
ŞAİİR SENAİ-2
ŞAİİR SENAİ-3
ŞAİİR SENAİ-4
FİRDEVSİ -6