Hz. Ali’nin (a.s) Ahlak ve Takvası -2
“İmam Ali, Savt’ul adalet’il-İnsaniyye” adlı kitapta Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) eşsiz takva ve güzel ahlakından örnekler verilmiş ve şöyle denilmiştir: “Günün birinde birisi Ömer bin Hattab’a giderek Hz. Ali’yi (Allah’ın selamı üzerine olsun) şikayet etti. Ömer o zamanlar Müslümanların halifesi makamındaydı. Ömer ikisini de çağırarak Hz. Ali’ye (Allah’ın selamı üzerine olsun) döndü ve “ey Ebel Hasan, düşmanın yanında yer al.”dedi. Hz. Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) bundan rahatsız oldu. Ömer, “Ey Ali, düşmanın yanında yer aldığından rahatsız mısın?” Hz. Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) şöyle buyurdu:
“Hayır ben aramızda eşitliği gözetmediğine kızdım. Zira bana künyem ile hitap ettin ve bu vesile ile saygıda bulundun, ama ona künyesi ile hitap etmedin”[4]
Yazar daha sonra da şu tarihi rivayeti nakletmektedir: “Hz. Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) bineğine binmiş bir halde şehirden ayrılınca bir grup da yaya olarak onunla birlikte hareket ediyordu. Bunun üzerine Hz. Ali, “Bir ihtiyacınız mı var” diye sordu. Onlar, “Hayır biz emirlerimize böyle davranırız.” deyince de Hz. Ali şöyle buyurdu: “geri dönünüz, zira süvarilerin yanında yaya yürümek süvariler için bir fesat ve yürüyenler için zillettir.”[5]
El-Mizan tefsirinin sahibi Muhammed Hüseyin Tabatabai bu hususta şöyle diyor: “Hz. Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) hilafeti zamanında hiç bir koruyucusu ve muhafızı olmaksızın insanları kabul ediyor, tek başına yaya olarak yol yürüyor, sokak ve pazarları denetliyor, insanları takvaya davet ediyor, iyiliği emrediyor, kötülükten sakındırıyor, muhtaç insanlara yardımda bulunuyordu.”[6]
İmam Humeyni (r.a) de bir çok münasebetlerde Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) seçkin ve uyulması gereken özelliklerini beyan etmiş; takvasını, sade hayatını ve fakirlerle dostluğunu tüm Müslümanlara ve özellikle de İslami yöneticilere hatırlatmış ve şöyle demiştir: “Bütün bu söylenenler Hz. Ali’nin o sonsuz yücelikler okyanusunun sadece bir bölümüdür. Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) takvası ve sade hayatı sadece sözden ibaret değildir. Hz. Ali’de vücuda gelen bütün üstünlükler gibi bu kemalleri de, onun amel ve sözleriyle gerçek anlamına kavuşmuştur. Bu yüzden bazı yazarlar Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) sade hayatını onun sözleri ışığında yorumlamış ve takvasını çeşitli davranışları ışığında tefsir etmişlerdir.”[7]
Son söz
Elbette şunu da söylemek gerekir ki birçok bilginler ve görüş sahipleri daha çok Hz. Ali hakkında susmayı tercih etmiş, kendisini Hz. Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) hakkında konuşmaya layık görmemiş, o yüce makamdan sadece özür dilemekle yetinmiş ve bu konuda bir tek söz söyleyemeyeceklerini açıklamışlardır.
[4] Corc Cordak, a. g. e
[5] Muhammed Hüseyin Tabatabai, Amuzuş-i din, c. 1, s. 123, Kum
[6] a. g. e
[7] İmam Humeyni, sahife-i nur, c. 1–4, Tahran, İntişarat-i vezaret-i ferhenk, H. Ş. 1370
Hz. Ali’nin (a.s) Ahlak ve Takvası -1
HZ. ALİ'NİN (A.S) MERTLİĞİ VE MÜRÜVVETİ
Hz. Ali’nin Mazlumiyeti
Fitneler Karşısında Hz.Ali (a.s)’ın Tutumu 2
Fitneler Karşısında Hz.Ali (a.s)’ın Tutumu 1