Hz.Ali’nin (a.s) Kelamı -2
Başka bir yerde ise Sa’saa bin Suhan’dan bahsederken şöyle demektedir: “Bu şahsın güzel hatip olduğunu en büyük delili ise Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) bazen oturup ondan konuşmasını istemesidir.”
Seyyid Razi de Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) sözlerini överek şöyle demektedir: “Hz. Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) fesahat ve belagatın kaynağı, kökleri ve temelidir. Belagat ondan vücuda gelmiş, ilkeleri ondan alınmıştır. Tüm konuşmacılar onu takip etmiş, vaaz edenler ondan yardım almıştır. Buna rağmen hiç kimse ona erişememiş, hep geri kalmıştır. Zira onun sözlerinde ilahi bilginin bir nişanesi ve nebevi sözlerin bir kokusu vardır.”
H. 7. asrın alimlerinden olan İbn-i Ebil Hadid de usta bir edib ve şair olduğu halde Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) sözlerine aşık olmuş ve defalarca bunu eserlerinde dile getirmiştir. Örneğin Şerh’inin önsözünde şöyle demektedir: “Şüphesiz ki Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) sözleri Allah’ın sözlerinin altında, yaratıkların sözünün üstündedir. Bütün hatip ve yazarlar ondan istifade etmiştir. İnsanların bir araya getirdiği, ancak Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) sözlerinin sadece onda birini, hatta yirmide birini ifade eden bu şaheser sözler, diğer ashaptan hiç biri hakkında nakledilmemiştir. Cahiz gibi usta edebiyatçılar bile eserlerinde Hz. Ali’yi övmüş, fesahat ve belağatı karşısındaki şaşkınlığını dile getirmiştir.”[1]
İbn-i Ebil Hadid başka bir yerde Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) mektuplarından birini şerh ederken de şöyle demektedir: “Sözdeki fesahate bir bak, nasıl da yularını eline vermiş, kendisini sahibine teslim etmiştir. Kelimelerin ilginç düzenine bir bak, birbiri ardınca gelmekte, sahibinin iradesine göre hareket etmektedir. Adeta hiç bir zahmet olmaksızın yerden kaynayan kaynak sular gibi coşmaktadır. Sübhanallah! Mekke gibi bir şehirde bir Arap genci büyüyor, hiç bir filozofla karşılaşmadığı halde Eflatun ve Aristo gibilerine ders verecek kadar güzel hikmet dolu sözler beyan ediyor; pratik hikmet ehliyle görüşmediği halde Sokrat gibilerine adeta taş çıkartıyor.”[2]
Mısır eski müftüsü Şeyh Muhammed Abduh da Nehc’ul Belağa’nın Kur’an-ı Kerim ve Peygamberin sözlerinden sonra sözlerin en yücesi olduğu hususunda tüm Arapların ittifak ettiğini beyan etmiştir. “Emir’ul Beyan” (Sözlerin efendisi) diye adlandırılan ve Mısır’da adına düzenlenen bir panelde “Hz. Ali’den sonra ikinci edib” diye nitelendirilen Şekib Erselun kızgın bir halde kürsüye çıkarak şöyle demişti: “Ben nerede Ali bin Ebi Talib nerede? Ben Hz. Ali’nin ayakkabı bağı bile olamam.” [3]
Murtaza Mutahhari “Seyr-i der Nehc’ul Belağa” adlı değerli eserinde Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) yüce sözleri hakkında şöyle demektedir: “Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) sözleri eskiden beri iki ayrıcalığa sahip olmuş ve bu iki ayrıcalıkla bilinir olmuştur: Birincisi fesahat ve belağat; ikincisi ise birden fazla boyutlu olmak. Bu iki ayrıcalık tek başına Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) sözlerine büyük bir değer katmıştır. Bu iki ayrıcalık Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) sözlerini bir çok farklı alanlara da çekmiş, ama bununla birlikte her yerde de fesahat ve belagatını korumasını bilmiştir. Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) bu sözleri bir mucize gibi değerlendirilmiş; Allah’ın sözlerinin altında insanların sözlerinin üstünde kabul görmüştür.”
Muhammed Rıza Hekimi de Hz. Ali’nin mucizemsi sözleri hakkında çok derin araştırmalarda bulunmuş ve en iyi metodun bu sözler karşısında sükut etmek olduğunu beyan etmiştir. Nitekim bir yerde şöyle demiştir: “Eğer dostlarım ısrarı olmasaydı Hz. Ali’nin o mucizemsi, edebi, yüce ve büyüleyici sözleri karşısında sükut eder, hiç bir şey söylemezdim.”
[1] İbn-i Ebil Hadid, Şerh-u Nehc’ul Belağa, c. 1, s. 4, Kum, kitaphane-i Necefi-i Mer’aşi H. K. 1404
[2] a. g. e
[3] Mutahhari’nin Seyr-i der Nehc’ul Belağa adlı kitabından naklen,
Hz.Ali’nin (a.s) Kelamı -1
Hz. Ali (a.s) ın Yakarışı
Hz. Aliye İsim konulması
Kuran-ı Kerimde Ali (as)-3
Adalet Mazharı Ali (as)