• Nombre de visites :
  • 2641
  • 23/11/2011
  • Date :

Hz. Alinin (a.s) Adaleti

hz. alinin (a.s) adaleti

Şehid Murtaza Mutahhari adaletin tanımını yaptıktan sonra şöyle demektedir:

“Gerçekten de Hz. Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) adalet abidesi; rahmet, muhabbet ve ihsan örneği bir şahsiyet idi.”‌

“Hıristiyan Corc Cardak’ın da dediği gibi imam Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) adaletin kurbanı olmuş, adalet yolunda şehit olmuştur. Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) adalet hususundaki tavizsizliği ve uzlaşmazlığı, adaletten zarar görenlerin fitne ve fesat çıkarmasına neden olmuştur. Bu adalet nasıl bir adaletti? Sadece ahlaki bir adalet miydi? Sıradan bir cemaat imamı veya hakimin sahip olduğu adalet miydi bu adalet? Öyle olsaydı bu tür bir adalet, insanın öldürülmesine neden olmazdı Hatta insanın daha fazla meşhur olmasına, sevilmesine ve saygın bir konuma gelmesine neden olmaktadır.

O halde bu adalet, toplumsal bir felsefe ve düşünce tarzıydı; İslami toplumsal adaletin bizzat kendisiydi. Hz. Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) sürekli islami toplumsal adaletin ve felsefenin de bunu gerektirdiğini söylüyordu. O sadece adil bir insan olmakla kalmamış, adaletin yılmaz  bir savunucusu da olmuştu. O adaleti seven biriydi. Adil bir insan ile adaleti seven ve savunan bir insan arasında büyük bir fark vardır. Özgür insan ile özgürlükçü insan arasında da bu fark söz konusudur. Birisi özgürdür; yani şahsen özgür bir insandır. Diğeri ise özgürlükçü, yani toplumsal özgürlüğün savunucusudur. Özgürlük onun bir hedefi ve toplumsal idealidir. Hakeza adalet de böyledir. Birisi şahsen adil bir insandır, ama diğeri adalet taraftarıdır. Toplumsal adaletin savunucusudur. Hakeza salih ile ıslahatçı arasındaki fark da böyledir.”‌[1]

Şehid Murtaza Mutahhari daha sonra Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) adalete verdiği önem hakkında ise şöyle demektedir:

“Hz. Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) toplumsal adalet hususunda uzlaşmaz ve tutucu bir yapıya sahipti. Hz. Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun); hilafeti de toplumsal adalet bozulduğu ve insanların açlar ve toklar diye iki sınıfa ayrıldığı için kabullendiğini beyan etmiştir.”‌

Ehl-i Sünnet alimlerinden Abdulfettah Abdulmaksud da “ İmam Ali”‌ adlı değerli eserinde Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) hilafeti sadece adaleti uygulamak için kabullendiğini söylemektedir. Bu adalet Osman’ın hilafeti döneminde büyük bir zarar görmüş ve bu yüzden de İslam toplumu çok çeşitli açılardan sayısız bozukluk ve kötülüklere düçar olmuştu. Ona göre Hz. Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) kendinden önceki bozuklukları ıslah etmek için hilafetin başına geçmiştir. Sadece adaleti ve hakkı sevdiği için idareciliği kabullenmek zorunda kalmıştır.”‌[2]

Corc Cardak adlı Hıristiyan yazar da İmam Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) hakkında kaleme aldığı “el-İmam Ali, Savt’ul-Adalet’il insaniyye”‌ adlı ünlü eserinde Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) tüm amel ve sıfatlarının insanlık camiasını yüceltmek ve toplumda adaleti hakim kılmak yolunda karar kıldığını dile getirmekte ve onun adalet şehidi olduğunu ifade etmektedir. Hakeza Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) adalet abidesi bir insan olduğunu beyan ettikten sonra bizzat Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Vallahi, karıncanın ağzındaki arpanın kabuğunu alarak Allah’a isyan etmem için bana yedi iklim ve bunun altındakiler verilse gene de kabul etmem. Benim nazarımda dünya, bir çekirgenin ağzıyla ısırdığı yapraktan daha değersizdir. Yok, olacak nimetlere kanmak, baki olmayan lezzetlere aldanmak Ali’ye çok uzaktır.”‌

Corc Cardak adlı Hıristiyan yazar ardından da şöyle demektedir:

“Hz. Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) diğer insanlar gibi önce söyleyen, sonra amel eden birisi değildi. Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) sözleri, her zaman bizzat onun amellerinden ve tabiatından dışarı sızan, kaynaklanan sözlerdi. Hz. Ali (Allah’ın selamı üzerine olsun) her zaman için hayatını mazlumlar ve mustazaflar yolunda savaşarak geçirdi. Dolayısıyla Hz. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) insanların en adili oluşunun şaşılacak bir tarafı yoktur. Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) adalet severliği, insanlık ruhunu yücelten ve şereflendiren bir hazine olarak kendisine miras kalmıştı. Hz. Ali dost ve düşman, yakın ve uzak, akraba ve yabancı, özetle herkes hakkında adalet üzere davranıyor ve bizzat şöyle diyordu: “Dost ve düşman herkese adaletle davranın.”‌[3]


[5] a. g. e

[6] Abdulfettah Abdulmaksud İmam Ali, Mehdi Caferi’nin tercümesi c. 4, s. 33, Tahran, H. 1370

[7] Corc Cordak, El-İmam Ali c. 1 s, 87–90

Bilginlerin Gözüyle İmam Ali (a.s) -1

Bilginlerin Gözüyle İmam Ali (a.s) -2

Kurânda Hz. Alinin -as- Fazileti-1

Kurânda Hz. Alinin -as- Fazileti-2

Hz. Ali (a.s) ın Yakarışı

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)