FİRDEVSİ -2
Şâhnâme’nin Nazmedilmeye Başlanması: Şâhnâme’nin nazmedilmesine gelince, 346/957 yılında Horâsân komutanı, Ebû Mansûr Muhammed b. Abdurrezzak’ın emriyle toplanmış olan Şâhnâme, Şair Dakîkî’nin aynı konuda yaptığı çalışmanın devamıdır. Bundan önce, Dakîkî’nin, Nûh b. Mansûr-i Sâmânî’nin tahta geçtiği yıl olan 365/975 yılından sonra onun emriyle Şâhnâme-i Ebû Mansûrî’yi nazmetmeye başladığını fakat henüz onun binden fazla beytini yazmamışken bir kölenin eliyle öldürüldüğünü söylemiştik.
Dakîkî’nin IV/X. yüzyılın ilk yarısında yapmış olduğu bu işin şöhret bulmasından, yankısının ve bir nüshasının Firdevsî’ye ulaşmasından sonra, Tuslu üstad, Sâmânî sarayının genç şairinin işini tamamlamaya karar verdi. Fakat Dakîkî’nin sahip olduğu kaynaklar elinde yoktu ve onları elde etmek için bir süre araştırma ve inceleme yapmak zorundaydı. Tesadüfen arkadaşlarından birisi, bu konuda ona yardımcı oldu ve Şâhnâme-i Ebû Mansûrî’nin bir nüshasını ona verdi. Firdevsî de o andan itibaren, eski tarih ve destanlardan toplu ve düzenli bir kitap oluşturmak amacıyla Şâhnâme’yi nazmetmeye başladı. Bu olayın, yani Şâhnâme’nin nazmedilmeye başlandığı tarihi kesin olarak belli değildir. Fakat Şâhnâme’den ortaya çıkan ve tarihî olaylara uyumluluğundan anlaşılan çeşitli karinelerden yararlanılınca, Şâhnâme-i Ebû Mansûrî’nin Tuslu üstadın eliyle nazmedilmeye başlanmasının 370-371/980-981 yıllarında olduğu anlaşılabilir.
Bu büyük iş, tezkire yazarlarının ve efsane söyleyicilerin ortaya attıklarının tersine, ister Sâmânî ister Gazneli olsun hiçbir sultanın emriyle başlamamıştır. Aksine Tuslu üstad kendi yapısı gereği bu büyük işe el atmış ve işin başında sadece dostlarının yardımından ve Tus şehrindeki İran asıllı mahallî güç sahibi olan ve kim olduğu bilinmeyen bir arkadaşından yardım almıştır. Fakat Firdevsî’nin de dediği gibi, o da fazla sürmedi ve ondan sonra yine Tus şehri yerlilerinden ve ileri gelenlerinden olan ”Huyâ” ya da ”œHuseyn” b. Kuteybe ismindeki bir başka kişi, şairi koruması altına aldı ve maddi konularda hatta yıllık ödemeler halinde ona yardımda bulundu. ”Ali-yi Deylemî” adında bir başka kişi de bu tür maddi konularda yardımda bulundu. Fakat bunların tümü de Tus’un ya da Taberân bölgesinin mahallî ileri gelenlerinden olan dostları ve yakınlarındandı ve hiçbirisi ünlü bir padişah veya sultan değildi.
Tezkire yazarları, Firdevsî’nin hayatı konusunda, onun Sultan Mahmûd’un teşvikiyle Şâhnâme’yi nazmetmeye başladığını yazmışlar. Bu yanılgının sebebi, Firdevsî’nin Şâhnâme’sinin ikinci nüshası olan mevcut Şâhnâme nüshasında Mahmûd’un adının şairin kendi tarafından seçilmiş olmasıdır. Yeri geldiğinde zikredeceğimiz gibi, Şâhnâme-i Ebû Mansûrî’nin nazmedilmesine özgü olan Şâhnâme’nin ilk nüshası, Sâmânî devletinin yıkılışına henüz 19 yılın olduğu bir zamanda başlamıştı.
Şayet Firdevsî, kendi manzumesini gerekli olan padişaha sunmuş olsaydı ister istemez bu tür eserleri zevkle alacak olan Sâmânîler sarayına yönelir ve her halükarda o tarihlerde henüz iş başına gelmemiş olan bir sultanın sarayına koşmazdı.
Türk asıllı Gazneli Mahmûd, sadece Tuslu üstadın Şâhnâme’sinin meydana getirilmesinde bir etki sahibi olmamakla kalmamış tek işi, tek günahı, İran ırkını seviyor olmak ve Şiî inancına sahip olmak olan ve başka da bir suçu olmayan bu eserin yazarını öldürmeyi bile düşündü.
FİRDEVSİ -1
Şehname
Farsça ve Fars edebiyatı