Huneyn Savaşı -1
Peygamber’in bir bölgeyi fethettiğinde orada kaldığı süre zarfında mıntıkasının siyasi işlerinin ve halkın dini işlerini şahsen, bizzat kendisinin ele alması ve oradan ayrıldığında da, şahsiyet sahibi ve bulunduğu makama layık kimseleri değişik makamlara tayin edip öyle gitmesi, Peygamber’in en önemli işlevlerinden birisiydi. Zira eski ve yok edilmiş bir nizamla, senli – benli olmuş yerli bir halk daha yeni te’sis edilmiş bir nizam hakkında yeterli bir bilgiye sahip değillerdi. Aynı zamanda, İslam nizamı siyasi, içtimai, ahlaki ve dini bir düzendir. ve duru vahiy kaynağından beslenmektedir. Halka bu usulü tanıtabilmek ve onu halk arasında icra edebilmek için seçkin ve terbiye görmüş kimselerin varlığına ihtiyaç duyurmaktadır ki, halkı bütün bir dirayetle İslam’ın sahih ve gerçek usulüne aşina kılsın ve İslam’ın siyasetini onların arasında cari eylesin.
Peygamber, ”Hevazin” ve ”œsakif” boylarını İslam’a davet etmek maksadıyla yola çıkıp Mekke’yi terkettiği gün, halkın ta’lim ve irşadı için bir din muallimi olarak ”œMuaz b. Cebel”i tayin etti. Hükumet ve şehrin idari işlerini ve Mescid’de imamet görevinde kifayetli bir şahsiyet olan ”Uttab b. Useyd”e bıraktı. Peygamber Mekke’de onbeş gün kaldıktan sonra ”Hevazin” Kabilesinin sükunet etmekte olduğu topraklara doğru yola koyuldu.[1]
GÖRÜLMEMİŞ ORDU
Peygamber’in o gün, tam 12 bin silahlı askeri vardı. Bu ordunun 10 bin kişilik silahlı bölümünü Medine’den beri Pegamber’in yanında bulunan ve Mekke’nin fethine iştirak eden Müslümanlar; geriye kalan ikibin kişilik silahlı kuvvetler ise son zamanlarda İslam’a katılmış olan Kureyş’in gençleri teşkil ediyordu.Ve bu silahlı kuvvetler ise son zamanlarda İslam’a katlmış olan Kureyş’in gençleri teşkil ediyordu.Ve bu silahlı gençlerin komutanlığı Ebu Safyan’ın uhdesine bırakmıştı. Böyle bir ordu o günlerde fazla görülmüş bir şey değildi. Nitekim bu kemmiyet onların ilk yenilgisinin asıl amili durumundaydı. Zira geçmişin aksine kendi çokluklarıyla övünüp savaş taktiklerini bir kenara bırakıp unuttular.
Ebu Bekr’in efradın çokluğunu görünce şöyle dedi: ”Biz bu kalabalıkla mağlup olacak değiliz; zira bizim sayımız düşmanın sayısından kat kat daha fazladır.[2] Ama o, galibiyet sebeplerini sadece kemiyetten ibaret olmadığına tevccüh edemiyordu.Öyle ki, bu sebep, galibiyetin diğer bazı sebepleri karşısında hiç bir ehemmiyette bile sahip değildir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu hakikati zikrederek şöyle buyuruyor:
”Allah-u Teala bir çok yerlerde sizlere yardım etmiştir, özellikle de Huneyn savaşında; sizler sayı çokluğunuzla övünmüşsünüzdür ama bir işe yaramadı, yeryüzü o genşiliğiyle sizlere dar geldi, düşmana sırt dönüp firar ettiniz.” [3]
Haber alma: Mekke fethinden sonra ”œHevazin” ve ”sakif” Kabileleri arasında büyük bir çalkalanma vücuda gelmiş boylar arasında özel bir takım temaslar kurulmuştur. Onların ittisal halkası da ”Malik b. Avf-i Nasri” adlı genç bir savaşçıydı. Müzakere ve uzun uzadıya yapılan oturumlar sonrası, daha İslam ordusu gelmeden kendilerinin onları karşılamaya gitmelerini kararlaştırdılar. Daha Müslümanlar saldırıya geçmeden kendilerini özel bir askeri hileyle Müslümanlara öldürücü bir darbe indireceklerdi. Onlar kendi aralarında otuz yaşındaki kokusuz bir genci komutan olarak seçtiler. Bu savaşta tüm boylar, birleşik bir cephe teşkil etmişlerdi. Kuvvet komutanlığı emri gereğince savaşa katılan herkes kendi kadın ve mallarını da ardısıra beraberlerinde getiriyorlardı. Kendisinden bu işin sebebi sorulunca o, şöyle cevap verdi:”O zaman bu şahıslar, kendi kadın ve mallarının hıfzı için büyük bir sabır ve mukavemetle savaşacaklardır. Firar ve düşmana sırt dönmeyi akıllarından bile geçirmiyecekler var güçleriyle karşı koyacaklardı.” [4]
1-Tabakat-ı Kubra c.2 s.137
2- Tabakat-ı Kubra c.2 s.150
3-Tevbe Suresi / 25
4-Meğaz-i Vakidi c.3 s.897
Uhud Savaşı-1
Büyük Bedir Savaşı-1
Büyük Bedir Savaşı-2
Büyük Bedir Savaşı-3
Büyük Bedir Savaşı-4