İslamın Ekonomik Kalkınma İle İlgili Öğretileri -2
Kalkınma kavramının rolü ve işlevi
Aslında kalkınma batıyla doğu arasında bulunan hâkim diyalog anlamına gelmektedir. Kalkınma kavramı tanımında meydana gelen değişimlere rağmen bu özelliğini korumaya devam etmektedir.Anlaşıldığı kadarıyla yirmi birinci yüzyıldan sonra doğuyla batı arasındaki diyalog kalkınmadan demokrasiye geçmiştir. Bu yüzden bin dokuz yüz kırk dokuzda Amerika birleşik devletlerinin başkanı olan Truman dünya ülkelerini kalkınmış ve geri kalmış olarak ikiye ayırdığında aynı zamanda kendisini geri kalmış ülkelerin durumunu düzeltme misyonuyla da görevlendirmiş oluyordu. Günümüzde de Amerika birleşik devletlerinin başkanı olan Bush dünya ülkelerini demokrasiye sahip olanlar ve olmayanlar diye ikiye ayırıyor ve kendisini demokrasisi olmayan ülkelere demokrasi götürme misyonuyla dünyaya lanse etmektedir. Böyle bir yaklaşımın tarihi kökenlerini takip edebilmek hiç de zor olmasa gerektir.
İşte kalkınma kavramının içinde barındırdığı bu gizli hedef hep diğer ülkelerin batılı ülkeler aracılığıyla batılılaştırılmasından başka bir şey olmamıştır.Bu yüzden sömürge ve batılaştırma hedefleri hep kutsal bir amaç olarak dünyaya takdim edilmiştir ve bu da kalkınmamış ve medeni olmayan dünyayı medenileştirmek olarak tanımlana gelmiştir. Kalkınma kavramının içinde taşıdığı bu olumsuz anlamın daha iyi anlaşılabilmesi için Truman doktrini ve onun kalkınmamış ülkelerde sebep olduğu sonuçlara bakmak yeterlidir. Buna göre eski sömürge yöntemleri terk edilecek ve kalkınmamış ülkelerin kalkınması için yeni yöntemler benimsenecektir.
Din ve Kalkınma
Kuran ya da Sünnette ve genel olarak dini öğretilerde kalkınma kavramı bulunmamaktadır. Ama genel dini ilkelere baktığımızda bunlardan günümüzde kullanıldığı anlamıyla kalkınma ve bunu mümkün kılan unsurlar hakkında gerekli açıklamaları barındırdıklarını rahatlıkla görebiliriz.Tabii dinin bu aşkın ilkelerinden elde edilen kalkınma anlayışı bugün batı tarafından dünyaya dayatılan ve içinde pek çok olumsuzluklar barındıran kalkınma anlayışından oldukça farklıdır. Dinden kaynaklanacak kalkınma anlayışı içerisinde ekonomik kalkınmanın yanında adalet ve maneviyatı da barındıracaktır. Bu makalede ispatlamaya çalıştığımız kalkınma da dinden kaynaklanan ve insan tabiatıyla uyumlu olan çeşidi olacaktır. Yoksa maddi ve manevi sömürüye dayanan batılı kalkınma anlayışı bizim ilgi alanımıza girmemektedir.
Kalkınmanın kaynağı olarak ilahi dinler
İlahi dinler özellikle de İslam dini genel olarak kalkınma ve özel olarak da ekonomik kalkınmayı tavsiye ve teşvik etmekler yetinmemiş ayrıca peygamberlerin öğretilerinde bu konularla ilgili ilmi değeri olan pek çok uygulama ve görüşlere de yer vermektedirler. Yani kalkınmayla ilgili teorik tartışmaların hem kaynağı hem de bunlarla ilgili ilk düzenlemelere ilahi dinlerde ve peygamberlerin uygulamalarında rastlanmaktadır. Ayrıca pratikte de kalkınmanın bütün boyutlarının göz önünde bulundurulduğu kalkınma çaba ve uygulamalarına da peygamberlerin uygulamalarında rastlanmaktadır. Bu tür uygulamalara dikkatlice baktığımızda kalkınmanın sadece maddi boyutuyla değil kültürel, sosyal ve manevi boyutlarıyla da ele alındığını görmekteyiz. Ancak ilahi kaynaklı bu kalkınma anlayışıyla günümüz kalkınmacı teorileri arasındaki bağın kopmuş olması ya da bunun görmezlikten gelinmesi çok tehlikeli sonuçları olan bir sürecin başlamasına sebep olmuştur. Bu sağlam bağın görmezlikten gelinmesi genel olarak ilahi peygamberlere duyulan düşmanlık ve özel olarak da İslam ve İslam peygamberine duyulan düşmanlıktan kaynaklanmaktadır.
İslamın Ekonomik Kalkınma İle İlgili Öğretileri -1
İslamın Ekonomik Düzeni-1
İslamın Ekonomik Düzeni-2
İslamın Ekonomik Düzeni-3
İslamın Ekonomik Düzeni-4