• Nombre de visites :
  • 3017
  • 22/10/2011
  • Date :

Hz. İsa (as) ve Hazine -2

hz. isa (as) ve hazine

Genç, Hz. İsa’nın yanına dönerek durumu ona anlattı. Hz. İsa (a.s) onu bir harabeye götürdü, o harabede birçok küçük taşlar vardı. Hz. İsa (a.s) dua edince, harabedeki taşlar, padişahın o gençten istediği yakut ve mücevher şekline dönüştü.

Genç şahıs o mücevherlerden bir miktarını alıp padişaha götürdü. Padişah ve etrafındakiler o mücevherleri görünce şaşkınlığa uğradılar. Bundan dolayı gence: ”Ey diken kazan genç! Bu mücevherleri nereden elde ettin?”‌ diye sordular. Sonra da: ”Bu miktar yeterli değildir”‌ dediler.

Genç tekrar Hz. İsa (a.s)’ın yanına dönerek, padişahın meclisindeki konuşulan sözleri ona anlattı.

Hz. İsa (a.s) şöyle buyurdu: ”Tekrar harabeye yit, o mücevherlerden gereken miktarda al götür.

Genç, harabeye gidip padişahın istediği mücevherleri alarak onun yanına götürdü. Padişah, onun cevherleri getirdiğini görünce, bunun normal bir olay olmadığını anladı. Bundan dolayı genci sessiz bir yere götürerek olayın neden ibaret olduğunu ondan sordu.

Genç de olayı baştan sonuna kadar yani nasıl onun kızına aşık olduğunu, kendisine nasıl bir misafirin geldiğini ve onun sözlerini padişaha anlattı.

Padişah, onun sözlerinden misafirin Hz. İsa (a.s) olduğunu anladığından şöyle dedi: ”Git misafirine söyle ki buraya gelsin ve kızımın nikahını sana kıysın.”‌

Hz. İsa (a.s) padişahın meclisine gittiğinde, nikah merasimi düzenlendi, padişah diken kazan gence güzel bir elbise giyindirdi ve kızını onunla birlikte gerdek odasına gönderdi.

Sabah olunca padişah damadı huzuruna çağırarak onunla konuşmaya başladı. Onunla konuşurken onun akıllı, zeki, anlayışlı ve layık biri olduğunu farketti. Padişahın o kızdan başka diğer bir çocuğu olmadığından dolayı o genci kendisine veliaht tayin etti. Tesadüfen ikinci gece aniden padişah hastalanarak öldü. Söz konusu genç ise padişahın saltanat ve malına varis oldu.

Üçüncü gün Hz. İsa (a.s) vedalaşmak için o gencin yanına gitti. Yeni tahta oturmuş genç padişah onu ağırlayarak şöyle dedi: ”Ey hekim! Senin benim boynumda, kesinlikle telafi edemeyeceğim büyük bir hakkın vardır. Ama aklıma takılan bir soru vardır, cevabını vermediğin takdirde bunca nimetler bana tatlı olmayacaktır.”‌

Hz. İsa: ”İstediğin soruyu sor”‌ dedi.

Genç şöyle dedi: ”Dün gece aklıma şöyle bir soru takıldı: İki gün içerisinde beni o aşağılıktan bu yüce dereceye ulaştırma gücüne sahip olduğun halde neden bunu kendin için yapmıyor ve bu elbise ve halet içerisinde yaşıyorsun?”‌

Hz. İsa (a.s) cevabında şöyle dedi: ”Allah hakkında arif olan, O’nun keramet yurdu ve sevabı hakkında bilgisi olan ve dünyanın fenalık ve aşağılığı hakkında ise basiret sahibi olan bir kimse, bu aşağılık ve fani olan şeylere rağbet etmez. Bizim, Allah’a yakınlıkta, O’nun marifet ve sevgisinde öyle manevi lezzetlerimiz vardır ki, kesinlikle dünya lezzetleri onunla kıyas edilmez.”‌

Hz. İsa (a.s) dünyanın faniliği, sıkıntıları ve ahiretin ise daimi nimetleri ve yüce dereceleri hakkında ona açıklamada bulunduğunda genç şöyle dedi: ”Şimdi de yeni bir soru kafama takıldı. O halde neden daha iyi ve değerli olan şeyleri kendin için seçtin de beni bu sıkıntı ve belası büyük olan şeye duçar kıldın?”‌

Hz. İsa (a.s) şöyle buyurdu: ”Senin akıl ve zekiliğini denemek istedim. Üstelik, bu makam senin için de hazırdır; sahip olduğun makam ve durumu terk edecek olursan daha yüce makamlara erişirsin ve senin bu amelin diğer kimseler için de bir ibret ve öğüt olur.”‌

Derken genç, o padişahlık elbisesini çıkarıp saltanatı terketti ve yine o eski elbisesini giyinip Hz. İsa’yla birlikte şehirden dışarı çıktı. Havarilerin yanına vardıklarında, Hz. İsa (a.s) şöyle buyurdu: ”Bu şehirde aradığım hazine işte bu genç idi. Allah’a hamd olsun ki onu bulabildim.”‌ [1]


[1] - Bihar, c. 14, s. 280

Hz. İsa (as) ve Hazine -1

Hz. İsa (Aleyhisselam)

Hz. İsa (as) ve İncil'in Öyküsü

Meryem Oğlu İsa (a.s)

Allah'ın Kulu İsa (a.s)

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)