Nechu’l Belağa’da Hakk ve Batıl-3
Hz. İmam Ali (a.s) bu grubun karşısında daha yumuşak ve çatışmalardan uzak bir yöntem izledi. Hazretin bunlara karşı izlediği yöntem şuydu: Haricilerin akımı toplumda siyasi ve akidevi bir akım olarak ortaya çıkmış olup henüz İslami hükümete karşı askeri bir harekete dönüşmediğinden onlarla savaşmayalım şeklindeydi.
”Zira henüz terör, adam öldürme ve silahlı hırsızlık… gibi suçlara bulaşmamış, cahilane bir düşünce yöntemiyle ve kirlenmiş bir itikad zinciriyle taassuba girmişler.”
Hatta bu grubun taraftarları, halkın mescitte toplandığı bir esnada cemaatin arasına girip edepsizce propagandalarını yapıp sloganlarını atıyorlardı. Bazen İmam Ali (a.s)nin yarıda kesilmesine sebep oluyorlardı. Cemaatle kılının namazın ortasında, Emir’el Mü’minin’e hitapla müşriklerin amellerini kınayan ayetleri yüksek sesle okuyorlardı. Bununla birlikte İmam (a.s), gösterdiği büyüklük ve sabr-ı cemille onları karşılıyor, İslam’ın terbiye boyutuyla onlara cevap veriyordu.
Hariciler, hakemliği kabul olayında Hz. Ali (a.s) ve Muaviye’nin şirke düştüğünü ileri sürüyorlardı. ”Sıffin savaşının gerçekleştiği çöle hepimiz dönmeliyiz. Ardından üç gün Allah Teala’dan af dilemeliyiz. Bundan sonra da Şam ordusuyla savaşa başlarız” İmam (a.s) şöyle buyurdular: ”Sıffin’de zafere birkaç adım kalırken, neden bu sivri konuyu Muaviye’nin aleyhinde dile getirmediniz?” Hariciler ”Biz o gün yorgunduk. Savaşta çok sayıda yaralımız vardı. Oysa şimdi hatamızı anladık” dediler. Hazret şöyle buyurdu: ”Sizi Muaviye’ye karşı savaşa teşvik ettiğim zaman sizler hakemiyeti ileri sürdünüz. Ben mecburen hakemiyet işini kabul edip düşmanla anlaşma sağladım. Bugün anlaşmayı bozamam. Allah’ın Resulü (saa) müşriklerle bile anlaşma yapar, hiçbir şekilde anlaşmayı bozmazdı” Oysa onlar, batıl görüşlerinde ısrar ediyorlardı.
Emir’el Mü’minin (a.s), ”Hüküm ancak Allah’ındır” sloganıyla yaptıkları hileye karşılık şöyle buyurdu:
”Bu, hak bir söz olup onunla batıl olan hedef kastedilmektedir. Evet, ”hüküm” sadece Allah’ındır. Oysa bu topluluk (Hariciler) şunları iddia etmekte; Allah’ın dışında ”emirlik” hiç kimsenin değil. Ancak insanlar işlerini idare etmek için, ister salih ve hayırlı işler yapsın, ya da facir ve kötü işler yapsın bir emire ihtiyaç duyarlar.”
Burada ”Hak” kavramı ”Zulüm” kavramına değil, ”Batıl” kavramına karşılık kullanılmış. İbn-i Meysem, İmam (a.s)’ın bu cümlesinin şerhinde şunlara işaret etmektedir: ”Hüküm ancak Allah’ındır” sözü, hak bir kelime olup batıl bir işi murad etmek için kullanılmıştır. Gerçekten bu hastalıklı düşüncenin tohumlarını Muaviye’nin taraftarları Haricilerin zihinlerine ektiler. Son yenilgiye sadece birkaç adım kalmıştı, Kur’an’ları mızrakların başına takıp ”Ey Müslümanlar! Bizimle sizin arasında Kur’an hakemlik yapsın” şeklinde bağırmaya başladılar.
Bu söz haktı, ancak onların maksadı Muaviye’yi yenilmekten kurtarmaktı. Onların batıl hedefleri Müslümanları gevşetmekti.
Bugün de İslam düşmanları Müslümanlarla mücadelelerinde başarı sağlayamayınca şeytani hilelerini devreye sokup fitneler yaparak bazı oyun ve tuzaklarla Müslümanları aldatıp birbirlerine düşürmeye çalışırlar. Müslümanların uyanık olmaları ve bu tür oyunlara gelmemeleri gerekir.
Muhammed Taki Felsefi
Nechul Belağada Hakk ve Batıl-1
Nechul Belağada Hakk ve Batıl-2 Nehcül Belağanın Senetleri-1
Nehcül Belağanın Senetleri-2
Nehcül-Belâğada Yüce Allahın Vahdeti