Nechu’l Belağa’da Hakk ve Batıl-2
Fitne ve bidatlar İslam toplumda gittikçe artarken İmam Ali (a.s), Talha ve Zübeyir ile uzlaşmaya yanaşmadı. Kötü niyetlilerin yüzendeki perde açıldı ve onların İslam devletinin maslahatı için değil de kudret peşinde oldukları ortaya çıktı. Sonunda İmam Ali (a.s) istemediği bir savaşa mecbur edildi.
Böyle bir durumda Emir’el Mü’minin (a.s), Allah için savaşıyordu. Ona karşı savaşanlardan çok kişinin kanı aktıysa da o, bu işte tereddüde girmedi. Bu konuda şunları dile getirmektedir:
”Şüphesiz şeytan kendi taraftarlarını bir araya getirmiş, ordusunu ordusunu seferber etmiştir. Araştırmaya ve ilahi basiret kaidesine göre harekete geçiyorum. Benim için hiçbir hakikat kapalı ve batılla karışık değil.”
”İslam’ ve Kur’an’ı herkesten daha iyi tanırım. Allah Teala’nın hükmünü icra için hiçbir olaydan ve savaştan korkmam…” İmam Ali (a.s) bu bakış açısıyla harekete geçip fitneyi söndürdü. Oysa sosyal ve siyasi olaylarda iş bununla sona ermiyordu. Kanlı bir savaşın sonuçları Emir’el Mü’minin’in hükümeti için sorun doğuruyordu. Zübeyir, Talha ve büyüklerden pek çoğu öldürülmüştü. Ümm’ül Mü’minin Ayşe yenilgiye uğramıştı. İnsanlar bazen şüphelere düşüp; ”Olay nedir? Kim hakla beraber kim batılla? Meydanın hem bu tarafında ashap ve büyükler var ve hem diğer tarafında…” Bu tür şüpheler Emir’el Mü’min’in ashabında da tereddütlere yol açıyordu.
Cemel olayından sonra Haris bin Hut, Hazretten sorar: ”Cemel ashabının delalet üzere olduğunu zannetmiyorum, bunun için ne dersiniz?” Hz. Ali (a.s) şöyle cevap verir: ”Ey Haris! Sen başının üstüne bakacağına, ayaklarının altına göz dikmişsin. Ufuk bakış açını genişleteceği yerde kendi kendinin peşine düşmüşsün. Zahirde küçük işlerle meşgul oluyor, böylece hayretlerde kalıp sersemleşiyorsun.” Sen hakkı tanımıyorsun ki onun takipçilerini tanıyasın. Batılı tanımıyorsun ki ehlini tanıyasın. Öyleyse Cemel ashabının batıl içerisinde olmadığını nasıl söylersin” İmam Ali (a.s) bu sözlerin benzerini Haris Hemedani’ye de söylemişti. Şöyle buyurmaktadır: ”Hak, fert ve şahıslarla ölçülmez ve tanınmaz. Hakkı tanı ki hangi grup hak ile beraber, hangisi de haksızlıkla beraberdir, tanıman kolay olsun”
Batılın Karşısında Hak
Belirttiğimiz gibi ”hak” kelimesi, adalet manasında olup zulme karşılık kullanılır. İmam Ali (a.s)’nin hükümeti döneminde bazı meseleler hak ve adalet çerçevesinde icra ediliyordu. Sıffin savaşına kadar ”Hak” kavramının ikinci manası olan batılın karşısında kullanılması söz konusuydu. Emir’el Mü’minin’in hükümetinin icraları adalete dayanıyordu. Oysa hakem olayında ve Haricilerle ilgili olayda ”Hak”, ”Batıl” karşısında kullanılıyordu. Bu ikinci manada mesele akidevi ve ideolojik bir yöne şekle dönüşüyordu. ”Hak” kelimesi kullanılıyor, bundan da ”Batıl” kastediliyordu.
Haricilerin gerek Harura isimli çölde ve gerekse başka yerlerde dile getirdikleri slogan, ”Müşrikler istemeseler de hüküm ancak Allah’ındır” idi.
Nechul Belağada Hakk ve Batıl-1
Hz. Ali (as)ın En Son Vasiyetleri
Nehcül-Belağa da Akıl ve Bilgi -1
Nehcül-Belağada Akıl ve Bilgi -2
Nehcül-Belaga da Akıl ve Bilgi -3