NİZAMİ-Yİ GENCEVİ -1
Hekîm Cemâleddîn Ebû Muhammed İlyâs b. Yûsuf Nizâmîyi Genceî (Gencevî), büyük söz üstatlarından ve Fars şiirinin temel taşlarındandır. Doğum yeri olarak tüm tezkire yazarları Gence diye zikretmişlerdir. O da kendi şiirlerinde Gence’ye olan nisbetini dile getirmiştir. Tüm ömrünü orada geçirmiş ve sadece bir kez, Kızıl Arslan’ın daveti üzerine Gence yakınlarındaki bir bölgeye kısa bir yolculuk yapmış, o padişahın meclisinde büyük bir ikram ve saygıyla karşılanmıştır.
Doğum tarihi belli değildir. Fakat kimi şiirlerine dikkatle bakıldığında doğumunu 530/1136 dolaylarında görmek mümkündür. Zira 570/1174 yılında söylemiş olduğu Mahzenu’l-Esrâr manzumesini nazmettiği esnada genç olup henüz kırk yaşına varmamış ve şöyle demiştir:
Akıl ile delilikte olan huy, kırk yaşının nakdini beklemektedir.
Kırk yaşının meyvesini beklediğinden ve kırk yaşına yakın olduğundan dolayı 530/1136 yılına yakın bir yılda doğmuş olmalıdır.
Ölüm yılı da tam olarak bilinmemektedir. Bu konuda değişik rivayetler vardır. Ancak bunların tümünün doğruluk payı uzak görülmektedir. Onun kimi sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla, VII/XIII. yüzyılın ilk yıllarına dek hayatta kalmıştır.
Nizâmî’nin sultanlardan olan çağdaşları, her birini bir padişah ya da birkaç padişah adına yazmış olduğu eserlerinde zikredeceğimiz kimselerdir. Kendi çağdaşı olan şairlerden ise Nizâmî, sadece Hâkânî ile ilişki içinde olmuş ve bu üstadın 595/1199 yılında ölümünden sonra ona yazdığı mersiyesinde şöyle söylemiştir:
Hep Hâkânî’nin bana ağıt yakacağını derdim, ne yazık ki ben Hâkânî’ye ağıt yaktım.
Nizâmî’nin Gence’deki mezarı, Kacarlar döneminin ortalarına dek sağlam durmaktaydı. Ondan sonra harabeye dönmeye başladı. Nihayet Sovyetler Birliği dönemindeki Âzerbaycan özerk hükümeti tarafından onarıldı.
Nizâmî’nin şiirlerinin beyit sayısı, Devletşâh tarafından yirmi bin beyit olarak zikredilmiş olan ve şu anda sadece bir miktarı elde mevcut olan Dîvân’ı dışında ”Penc Genc” adıyla meşhur olan ve daha çok Hamse-i Nizâmî olarak tanınan beş mesnevisi vardır.
Penc Genc’in ilk mesnevisi Mahzenu’l-Esrâr’dır. Sari’ bahrinde olup Erzingân padişahı Fahreddîn Behrâmşâh b. Davud adına 570/1174 yılında düzenlenmiştir. Bu, son Peygamber’e Hitâben yazılmış olan aşağıdaki beyitten anlaşılmaktadır:
Uyku zamanı için beş yüz yetmiş yeter, aceleyle meclise gidip kalma günüdür.
Bu manzume, Husrev-i Pervîz ile Şîrîn’in aşkları konusunda yazılmış olup Atabek Şemseddîn Muhammed Cihânşah-i Îldeniz’e (568-581/1172-1185) takdim edilmiştir.
Husrev u Şîrîn hikayesi, Sâsânî dönemi sonları hikayelerinden olup Câhız-i Basrî’nin el-Mehâsin ve’l-Ezdâd, Sa’lebî’nin Gurer-i Ahbâr-i Mulûki’l-Furs ve Firdevsî’nin Şâhnâme’si gibi eserlerde geçmiştir. Bu hikayelerde, Husrev’in Ermeni (ya da Arami) kızı Şîrîn (Şirâ) ile yaşadığı aşk oyunu, Hürmüz döneminde başlamıştır. Daha sonraları Husrev’in haremine girmiş kadınlardan olan da bu cariyedir. Fakat Nizâmî’nin Husrev u Şîrîn’inde Şîrîn, Ermeni prensidir. Galiba bu hikaye, IV/X. yüzyıldan sonra Nizâmî’nin zamanına dek kimi değişiklikler ve gelişmelere uğramış Husrev u Şîrîn’de gördüğümüz şekliyle Nizâmî’ye ulaşmıştır.
[1] En güzel bir şekilde süslendi, Receb’in sonlarında se, fe ve dal ile,üzerinde bulunan açık tarih, beş yüzden sonra seksen dörttür.
[2] Pazartesi günü sona erdi, bir tek kahır olan Allah’ın lütfuyla.Beş yüz seksen dört yıl geçti Peygamber’in hicretinin üzerinden.
FERÎDÜDDÎN-İ ATTÂR 3
Sa di-i Şirazi
Pervin İtisami -1
Pervin İtisami -2
Pervin İtisami -3