• Nombre de visites :
  • 1544
  • 24/7/2011
  • Date :

İnsan ve Adalet (Necül-Belaga) 

insan ve adalet (necül-belaga)

Şaşarım şu insana ki bir yağ parçasıyla görmektedir, bir et parçasıyla söylemekte; bir kemikle doymaktadır, bir delikle soluk almakta.

* Kötülüğü eliyle, diliyle, gönlüyle, gidermeye çalışan, hayırlı huyları nefsinde toplamıştır. Halkta gördüğü kötülüğü diliyle, gönlüyle inkâr eden, fakat eliyle kötülüğe engel olmayan, hayır huylarından ikisine yapışmış, birini yitirmiştir. Gönlüyle inkâr edip eliyle, diliyle inkâr etmeyense üç huyun en yücesini yitirmiş, birini elde etmiştir. Halktan kötülüğü diliyle, gönlüyle, eliyle inkâr etmeyenler, gidermeye çalışmayanlarsa diri gibi görünen ölülerdir.

* İyi ve hayırlı işlerin hepsi ve Allah yolunda savaş; iyiliği buyurmak, kötülükten halkı men etmek, karşısında koskoca uçsuz bucaksız denize nispetle bir katreden ibarettir; dalgalanıp köpüren, coşkun denizde bir tükürüktür adeta. İyiliği buyurmak, kötülükten men etmek, ne kimsenin ecelini yaklaştırır, ne rızkına noksan verir. Ama bunların hepsinden daha üstün olanı da zulmeden buyruk sahibine karşı doğru söylemektir.[1]

(Ebû-Cuhayfe der ki: Emirü’l-Mü'minin aleyhis-selâm'dan duydum, buyurdular ki:)

* Sizden ilk olarak savaşa ait olup da alınacak şey, elinizle, sonra dilinizle, sonra da gönüllerinizle savaşmaktır. İyiliği gönlüyle tanımayan, kötülüğü men etmeye kalkışmayan kişi, baş aşağı düşüp gitmiştir.[2]

* Öl de alçalma, azı yeter bul da yüzsuyu dökme. Çalışıp bir şey elde edemeyen kişi, oturunca hiçbir şey elde edemez.[3]

* Dinî hükümleri bilmeden ticarete girişen, çaresiz faize düşer, suçtan kurtulamaz.

* Sana rağbet ve muhabbeti olan kişiye rağbet etmemen, nasibinde noksana düşmendir. Senden hoşlanmayana rağbet etmense alçalmandır.

Mal memurlarından biri büyük bir yapı yaptırınca buyurdular ki:

* Paralar, yapının tepesine çıktı, göründü; çünkü bu yapı zenginliği söylemede.

* Yüzünün suyu donmuştur. Ancak bir şey istersen yumuşar, sızıp damlamaya başlar; kime yüzsuyu döktüğüne dikkat et.

* Mazlumun zalimden öç alacağı gün, zalimin mazluma zulmettiği günden daha çetindir.

Gurer'ul-Hikem'den

* Aç kalmak, alçalmaktan hayırlıdır.

* Adamlığın en üstün derecesi, malı mülkü esirgemeyerek kardeşleriyle geçinmesi, her hâlde onlarla eşit olmasıdır.

* İnsanların en insaflısı, kendisi hakkında bir hâkim hüküm vermeden nefsine insaf edenidir. İnsanların en fazla cevredeniyse cevrini, zulmünü adalet sayanıdır.

* İnsanın üstünlükleri birbiri ardınca gelip çatan çetin işlerde meydana çıkar.

* Dallar budaklar, çaresi yok, köklere, sebeplere dayanır, onlardan sürer, meydana gelir; onları meydana getiren sebeplere, parça buçuklara, tümlere döner ulaşır.

* Rabbin rızasını kazanmak isteyen, zulmeden buyruk sahibine karşı adalet sözünü söylemelidir.

* İki kişi yoktur ki halkı kendisine uymaya çağırsın da, biri sapıklıkta olmasın.

* Haktan, gerçekten sonra, dalâletten başka ne vardır ki?[4]

* Ümitsizliğin acılığı, halka yalvarmaktan yeğdir.

* Tamah seni kul etmesin, Allah seni hür yarattı.

* Yaptığı zulümlerden geçip, hakları sahiplerine vermekten daha üstün adalet olamaz.

"Nehc'ül - Belâga'dan"

* Gerçekten de noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah yoksulların geçimlerini zenginlerin mallarında takdir buyurmuştur. Hiç bir yoksul, aç kalmaz ki bir zengin onun hakkını vermiş olsun; yüce Allah da zenginlere bunu soracaktır.

* Bir evvelki gasp edilmiş bir tek taş, o evin yıkımı için rehin edilmesi demektir.

25 Zilhicct'il-Harâm 1389


[1] - "Savaşın en üstünü zulmeden buyruk sahibine karşı doğruyu söylemektedir." (Hadis Câmi, 1, s.41)

[2] - Ebu-Cuhayfe'nin adı Veheb b. Abdullah'is-Suvâi'dir. Üsd'ül Gaabe, sahabe arasında gösterir; Vefatı Peygamberi de ergenlik çağındaydı; fakat hadis rivayet etmiştir. Bir gün yemek yerken; Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem ona, dünyada karnını doyuranların âhirette aç olacaklarını buyurmuş, bunun üzerine Ebû Cuhayfe, ömrünün sonuna dek, günde bir öğün yemeyi ve doyuncaya dek yememeyi âdet edinmişti. Hazret-i Emir'in (a.s) bütün savaşlarında maiyetlerinde bulunmuştur. Hz. Emir (a.s), bu zata, Veheb'ül-Hayr ve Veheb'ullâh lâkaplarını vermişlerdi. Kûfe'de, beytülmâle memur olmuştu. Hicretin yetmiş ikinci yılında Basra'da vefat etmişlerdir (Tenkıyh, 3, s.280-281, Son Kısım, s.8).

[3] - Yani kendi kazancınla geçin, kazancını yeter bul; kimseden bir şey umma, kimseye yüzsüyü dökme.

[4] - "İşte gerçek Rabbiniz Allah, budur; gerçekten sonra sapıklıktan başka ne var ki? Artık nereye dönme-desiniz?" (10, Yunus, 32)

Nehcul Belaga da Resululah (saa)-1

Nehcul Belağayı Tanıyalım

İki Büyük Kitap

Nehcul Belağa ve Kuran

Nehc’ul Belağa’nın Müstedrekleri

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)