Nefis-Ruh-Can-Akıl-Fıtrat-2
Nefis, ruh, can, akıl ve fıtratın arasındaki ilişkiyi nasıl açıklayabiliriz? Biz onlardan hangisiyiz?
Rivayetlerde de böyle bir kısımlandırmaya işaret edilmiştir.[1]
Ruh kavramının da felsefe ve irfanda çeşitli anlamlarda kullanılır[2] biz burada birkaç kullanım alanına işaret edeceğiz:
1- Nefs-i Natıka
2- Hayvani can
3- Akl-ı Mücerret; bundan dolayı akl-ı evvel’e ‘Ruh-ul Kudüs’ denmiştir.
4- Makam-ı Yevmi Cem’i İnsan; bu makam kalp makamından (yevm-il fasl-i insandan) üstedir.
5- Akl-i Basit mertebesi ki makulatın ayrıntılarının yaratıcısıdır ve ‘tefsili akılların’ (makulat-ı müfessele veya kalb) mertebesinin karşısındadır.[3]
6- ‘Gözden çıkan ışık.’ Matematikçilerin görme hakkındaki görüşleri üzere.
7- Latif cisim veya gövdeyi canlı tutan ruh.[4]
Ancak zihin hakkında demek gerekir ki, bazen ondan akıl veya kuvve-i akile kastedilirken, bazen hayal veya hayal kuvvesi, bazen de hafıza gücü kastedilmektedir.[5]
Aynı şekilde fıtrat sözcüğü içinde aynı şeyi göz önüne almak gerekir. Yani ondan da bazen insanın ruhu ve hakikati kastedilmekte, bazen de insanda olan bilinç ve eğilimlerin tümü murat edilir.[6]
Ruh ve can için de bazen candan gövde ruhu kastedilirken, bazen de insanın nefs-i natıka ruhu kastedilmektedir.[7]
[1]- Zikir yedi azaya bölünmüştür: Dil, ruh, nefs, akıl, marifet, sır ve kalp. Onlardan her birinin istikamete ihtiyacı vardır. Dilin istikameti doğruyu ikrar etmesi, ruhun istikameti samimiyetle istiğfar etmesi, kalbin istikameti samimiyetle kusurunu kabul etmesi, aklın istikameti doğru düşünmesi ve ibret alması bilincin istikameti iftiharın doğruluğu ve sırrın istikameti sırlar alemiyle mutlu olmaktır. Dilin zikri hamd ve sena, nefsin zikri zorluklara tahammül ve sıkıntılara katlanmak, ruhun zikri korku ve ümit, kalbin zikri doğru ve sefalı olmak, aklın zikri tazim ve haya, marifetin zikri teslim ve rıza, sırrın zikri buluşmayı görmektir. (Bihar-ul Envar, c.90, s.154).
[2]- Serh-ul Uyun, s.266
[3]- Galiba dördüncü ve beşinci kullanım aynı şeylerdir.
[4]- Hezar-u Yek Nükte, s.81-83
[5]- Hayal: Müşterek hisin derk ettiği suretleri saklayıp koruyan ikinci batini derketme kuvvesidir. Bu kuvve müşterek hissin depo, ambar ve arşividir. Aynı zamanda hayal mutasırrafa kuvvesininde anbarıdır. Hayal kuvvesine bazen ‘musavvere’ ve ‘mutahayyile’ de denir. Hafıza, cüz’i manaları korur ve saklar. Gerçekte vehm kuvvesinin deposu ve arşividir. Bu kuvveye ‘zakire’ ve ‘müstercia’da demişlerdir. Yani manaları hıfzettiği için ‘hafıza’ ve çabuk hatırladığı zaman ‘zakire’ ve yavaş hatırladığı zamanda ‘müstercia’ denmiştir. (İbn-i Sina, en-Nefs Mine’ş Şifa, s.235-239; İşarat, c.2, s.341; Molla Sadra, Esfar, c.8, s.251; Sebzivari, Esrar-ul Hikem, s.308-309; Hasanzade Amuli, Serh-ul Uyun, s.392.
[6]- Misbah Yezdi, Amuzeş-i Akaid, s.44, 7. baskı.
[7]-Şeyh bazı risalelerinde şöyle demektedir: Gövde ruhuna can, nefs-i natıkaya da ravan diyorlar. (Molla Sadra, Esfar-ı Erbaa, c.8, s.251.
Nefis-Ruh-Can-Akıl-Fıtrat-1
Nefisler Ve Ruhlar Hakkındaki İnanç
İnsanı İnsan Yapan Cevher: Ruh 2
Ruh ve Beden
NEFİS TEZKİYESİ