Salâvat ve Selam-2
Şafiilerin imamı Şafiî bu konuyu şiirinde şöyle dile getirmiştir:
"Ey Resulul'un Ehlibeyt'i, sevginizi, / İndirdiği Kitab'ta farzı kılmıştır Allah.
Sizin yüce şanınız için yeter şu ki, / Size salât etmeyenin namazını batıl kılmış Allah."[1]
Namazda Ehlibeyt'i (a.s) anmak, Resul-i Ekrem'den (s.a.a) sonra diğerlerinin değil, onların izinden hareket etmemiz gerektiğini gösterir. Aksi durumda, yollarını sürdürmeye gerek olmayan kimselerin isimlerini anmak, hele bir de namazda olursa, boş bir iş olur.
Adamın biri kendini Kâbe’ye yapıştırmış salâvat getiriyordu, fakat Âl-i Muhammed'in ismini söylemiyordu; İmam Cafer Sadık (a.s) -bunu görünce- "Bu, bize haksızlıktır." buyurdu.[2]
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
"Ehlibeytimi salâvattan mahrum edenler, kıyamette cennetin kokusunu alamayacaklardır."[3]
Allah'ın (c.c), Resulullah'ın (s.a.a) ve Ehlibeytinin isimlerinin anılmadığı toplantılar da kıyamet günü hasrete neden olacaktır.'[4]
İlginç olan şu ki, rivayetlerde şöyle geçer:
"Allah'ın peygamberlerinden birinin ismi anıldığında önce Muhammed ve Ehlibeytine salâvat getirin, sonra o peygamberi selâmlayın."[5]
Resulullah (s.a.a) da şöyle buyuruyor:
"Asıl cimri, benim ismimi duyduğu hâlde bana salâvat getirmeyendir. O, insanların en zalimi ve en sadakatsizidir."[6]
Selâm
Salâvat zikrinden sonra, üç selâm verilir: Biri Resulullah'a (s.a.a), ikincisi Allah velilerine ve üçüncüsü de müminlere ve din kardeşlerimize.
Allah Tealâ "Ey inananlar, siz de ona salât edin ve içtenlikle selâm edin" ayetinde, Resulullah'a (s.a.a) salâtın ardından ona selâm vermeyi emrediyor; dolayısıyla, namazda salâvattan sonra ona selâm vermekteyiz:
"es-Selâmu aleyke eyyuhennebiyyu ve rahmetullahi ve berekâtuh."
İftitah tekbiriyle halktan kopup Hakk'a bağlandık. Namazın sonunda da önce varlık âleminin gülüne, yani Resul-i Ekrem'e (s.a.a) ve sonra da Allah'ın salih kullarına selâm veririz:
"es-Selâmu aleyna ve alâ ibadillah'is-salihin."
Bu selâm bütün geçmiş peygamberleri, vasileri ve masum imamları kapsar.
Allah Tealâ'nın kendisi de peygamberlerini selâmlamıştır:
"Selâm olsun gönderilen elçilere."[7] "Selâm olsun Nuh'a."[8] "Selâm olsun İbrahim'e."[9] "Selâm olsun Musa ve Harun'a."[10]
Selâmla, kendimizi Allah'ın salih kullarına bağlamaktayız. Zaman ve mekân sınırlarının ötesinde bir ilişki ve bağla, tarih boyunca -gelip geçen ve gelecek olan salih kullarla el ele vermekteyiz.
Sonra din kardeşimiz olan günümüzde yaşayan müminlere geliyor sıra; onlar Müslümanların cemaatine katılmış ve bizimle bir safta yer almışlardır. Onlara ve Müslümanların topluluğunda hazır olan meleklere ve yine bizim için görevlendirilen iki meleğe selâm vermekteyiz:
"es-Selâmu aleykum ve rahmetullah-i ve berekâtuh."
Namaza Allah'ın adıyla başlayıp Allah'ın kullarına selâm vererek bitiriyoruz.
Bu selâmlarda, sıralamayı gözetmeye de dikkat ediyoruz, önce Resulullah'a (s.a.a), peşinden diğer peygamberlere, velilere ve salihlere ve son olarak da onların takipçilerine ve müminlere selâm veriyoruz.
[1] el-Gadir
[2] Vesail'uş-Şiâ, c.4, s. 1218
[3] Vesail'uş-Şiâ, c.4, s.1219
[4] Usul-i Kâfî, c.2, s.497
[5] Bihar'ul-Envar, c.94, s.48
[6] Vesail'uş-Şiâ, c.4, s. 1220
[7] Saffât, 181
[8] Saffât, 79
[9] Saffât, 109
[10] Saffât, 120
Salâvat ve Selam-1
Salâvat Ayeti
Her Derde Deva SALAVAT
Salavatın Sevabı
Selam ve Musafaha -1