Müslümanlık Hakları -4
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Müslümanların birbirlerine karşı olan hakları şunlardır: Açlığını gidermeli, sır ve ayıplarını örmeli, dert ve sıkıntılarını bertaraf etmeli, borçlarını ödemeli ve dünyadan ayrıldığı zaman, ailesi ve çocuklarının bakımında onun yerini doldurmalı.”[1]
Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
Müminin mümin üzerinde, Allah (c.c) tarafından farz kılınan yedi hakkı vardır:
Karşısında saygılı davranmalı.
Kalbinde onu sevmeli.
Malından ona yardımda bulunmalı.
Gıybetini haram bilmeli.
Hastalandığı vakit onu ziyaret etmeli.
Vefat ettiğinde cenaze merasimine katılmalı.
Vefatından sonra onun hakkında hayır ve iyilikten başka bir şey söylememeli.[2]
Mualla b. Huneys der ki:
“İmam Sadık (a.s)’dan sordum; müminin mümin üzerindeki hakkı nedir? Hazret buyurdu: “Bunları bilip de onlarla amel etmemenden korkuyorum.” Ben; ‘la havle vela kuvvete illa billah’ (yani Allah’ın izni ve yardımıyla ben yerine getireceğim) dedim. O, buyurdu:
“Müminin, müminin omzunda yedi hakkı vardır. Bu haklardan herhangi birini yerine getirmez ve zayi ederse, Allah’ın velayetinden (dostluğundan) dışarı çıkar ve ilahî emirlere isyan etmiş olur.
Birincisi: Kendin için sevip istediğini onun için de sevip istemeli ve kendin için beğenmediğini onun için de beğenmemelisin.
İkincisi: Canın, malın, dilin, elin ve ayağınla ona yardımcı olmalısın.
Üçüncüsü: Onun rızasını kazanmanın peşinde olmalı, onu öfkelendirmemeli ve emirlerine itaat etmelisin.
Dördüncüsü: Onun için bir göz, kılavuz ve ayna hükmünde olmalısın.
Beşincisi: Sen tok iken o aç, sen su sahibi iken o susuz ve sen giyimli-kuşamlı iken o çıplak olmamalı.
Altıncısı: Senin işlerini yerine getiren hizmetçin yahut eşin varsa ve onun eşi yoksa; elbiselerini yıkaması, yemeğini pişirmesi ve yatağını sermesi için kendi hizmetçini ona göndermelisin.
Yedincisi: Yeminlerine inanmalı, davetine icabet etmeli, hastalandığında ziyaret etmeli ve vefat ettiğinde cenazesinin başında hazır olmalısın. Bir ihtiyacı olduğunda onu gidermek için çabalamalı ve senden istemesine fırsat vermeden ihtiyacını karşılamalısın (yani, o daha senden istemeden, onun problemini halletmek için adım atmalısın).
Ne zaman böyle yaparsan (ve bu görevlerini yerine getirirsen) senin velayetin Allah’ın velayeti ile birleşir.”[3]
Bu vazifelere karşılıklı olarak riayet etmekle; iman ateşi ve aşkına sahip olan gayeli, mutlu, yekpare, kaynaşmış, sıcak ve güçlü bir toplum meydana gelir. Yine böyle bir toplumda fertler ve bireyler; bu dostluk, sadakat ve gözetim sayesinde istikrarlı bir güç, sağlam ve sarsılmaz bir toplum haline gelirler. Böylece bu islamî toplum izzet ve iktidara kavuşur.
Bu konuyu, İmam Sadık (a.s)’ın, müminlerin haklarıyla ilgili olarak buyurduğu bir hadisle noktalıyoruz:
“Allah’a, müminlerin haklarını eda etmekten daha üstün bir ibadet yapılmamıştır.”[4]
[1] Mizan’ul-Hikme, c. 2, s. 482
[2] Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 222
[3] İhtisas, Şeyh Mufid, s. 28
[4] Bihar, c. 71, s. 243
Müslümanlık Hakları -3
Müslümanlık Hakları -2
Müslümanlık Hakları -1