Ev Haremi ve Yaşam -6
Eğer birinin mektubunu taşıyor bir durumdaysak, mektubu açmaya ve içeriğini okumaya hakkımız yoktur.
Eğer bir şahsa, bir paket gönderilmiş ve “bizzat sahibi açsın” şeklinde bir vurgu da yapılmışsa, başkasının onu açmaya ve ona bakmaya (asıl sahibinin izni olmadıkça) hakkı yoktur.
Başkasının dolabı, çantası, cebi ve defterinden bir şey almak, okumak ve kullanmak câiz değildir. Eğer defterin üzerinde özel ya da yasak diye bir damga varsa, yahut bir yer veya kişiden izne bağlı bir haber nakledilmişse, bütün bu durumlarda, izinsiz hareket etmek bir çeşit hıyanet olup islamî ve insanî terbiyeden uzaktır.
Bir aile albümüne başka birisinin bakmaya hakkı yoktur.
Eğer; “bu defterin içindekileri okumana razı değilim” deseler ya da bir söz, eleştiri ve makale yazıp da; “bunu açıklamanıza razı değilim” demişlerse, onu ifşa etmek, edep, kanun ve vicdan dışıdır.
Eğer birisi, bir konuyu bize açıklasa ve; “kimseye söylemeni istemiyorum” derse, buna ne kadar riayet ederiz? Acaba, bunları insan hakları ve ölçüleri olarak hesaplamaya ve onlara riayet etmeye hazır mıyız?
O halde, kişisel ve özel yaşam sırları sayılan çok meseleler vardır. Sadece evle, odayla, mektupla ve kapalı meselelerle sınırlı değildir. Hatta ev ya da buzdolabındaki bir çeşit yemek, meyve ve yiyecek gibi ufak bir şeyin bilinmesini istemeyen kimseler olabilir. Ya da kendisinde bir hastalık, organsal ve cismi bir eksiklik olan biri, başkasının ondan haberdar olmasını istemeyebilir. Ya da özel bir kriz içerisinde olan biri, halk tarafından bilinmesini istemeyebilir. Bütün bunlar, kişisel saygınlıkların kapsamına giren ve izin gerektiren meselelerdir.
Bazen, bir ailede, bir ihtilaf olur. Fakat, akraba ve tanıdıkların o ihtilaftan haberdar olmalarını istemezler. Onların peşine düşmek için vesveselere sebep olmak ve başkalarına ifşa etmek de izin ve rıza dışı konulardandır.
Seyit Kutup, bu Kur’ânî olan dakik nükteye ve içtimaî âdaba değinerek şöyle yazmaktadır:
“Bugün, biz müslümanların, bu inceliklere karşı duyarlılığımız kalmamıştır. Bazen bir şahıs, kardeşinin evine saldırır, gece veya gündüzün herhangi bir saatinde olursa olsun onun için fark etmez. Kapıyı açana kadar çalarlar. Kapıyı açmadıkları takdirde geri dönmezler. Ev sahibini mecbur bir durumda bırakıp kapıyı açana kadar çalarlar. Bazen evde telefon da vardır, gelmeden önce, bu yolla izin isteyebilir veya durumun, gelmesine uygun olup olmadığını öğrenebilir. Ama o buna aldırmaz, zamansız, randevusuz ve yersiz baskın yapmayı tercih eder. Maalesef örfümüz de, misafirin geri çevrilmesini hoş karşılamaz. Çünkü gelmiştir artık. Ev halkı bu béklenmeyen ve habersiz gelişten hoşnut olmasalar bile içeri almak zorunda kalırlar.
Bugün biz müslümanlar, istediğimiz her an habersiz bir şekilde birbirimizin evine gidiyoruz. Yemek saati olur da bize uygun yemek getirmezlerse, kalpten inciriz. Eğer gecenin sonunda orada yatmamızı istemezlerse bozuluruz. Bu durumlarda asla onların mazeretlerine teveccüh etmeyiz.
Bunun nedeni İslâm edebi ile edeplenmemiş olmamızdır, arzularımızı Hz. Peygamber’in -salât ve selâm üzerine olsun- getirdiği davranış kurallarına uydurmamamızdır, yüce Allah'ın doğruluklarını belgeleyecek hiçbir kanıt indirmediği, yalan yanlış geleneklere kul-köle olmamızdır.
Gayr-i müslümanlarda âdaba riayet edildiğini görünce şaşırıyoruz. Oysa bu edeplerin kökü bizim dinimizdedir, kendi asaletimize dönmemiz gerekir...”[1]
Her halükarda, her ne kadar kimi ilişkilerde bazı akraba ve dostlarla samimi olsak da bu asla, onların özel yaşamlarına girmemize bir cevaz olamaz. Ancak, açık bir izin olursa o başka.
Rivayetlerde, bakış, şeytanın oklarından zehirli bir ok olarak gösterilmiştir. Bazen günah, bir bakışın ardından meydana gelir. Eğer birisi gözlerini ve göz kapaklarını iradesi ve kontrolü altına alamıyorsa, musibete duçar olur. İnsanın, bakış yoluyla cehennemlik oluvermesi büyük bir zayiattır. Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Gözler, şeytanın av yeridir.”[2]
Bu söz de Hz. İsa Mesih’tendir:
“Harama bakmaktan sakınınız. Çünkü böyle bir bakış, şehvet tohumu, fısk ve günah nebatıdır.”[3]
Konuşmada, bakışta, davranışta, sosyal ilişki ve münasebetlerde, izin ve icazet gerektiren alanlara girmemeye çaba gösterelim.
[1] Fi Zilal’il-Kur’an, Seyyid Kutup, c. 6, s. 91
[2] Gurer’ul-Hikem, c. 1, s. 335
[3] Mizan’ul-Hikme, c. 10, s. 71
Ev Haremi ve Yaşam -5
Ev Haremi ve Yaşam -4
Ev Haremi ve Yaşam -3
Ev Haremi ve Yaşam -2
Ev Haremi ve Yaşam -1