• Nombre de visites :
  • 1188
  • 14/11/2010
  • Date :

İslam Hükümetinde Peygamberin Halifesi Ve İmamlık-1

islam hükümetinde peygamberin halifesi ve imamlık

Uyumlu bir şekilde yaşayan bir toplumun, devletin, şehrin, köyün, kabilenin ve hatta bir kaç kişiden oluşan ailenin veli ve başkanı olmadan sosyal hayatına devam edemeyeceğini, bu başkanın irade ve istekleri diğer şahsi iradelere hakim olmadıkça ve onları kendi içtimai görevlerine sevk etmedikçe ayakta duramayacağını, kısa bir süre içerisinde bölünüp yok olacağını, herkes fıtratıyla hiçbir şüpheye yer vermeden anlar.

Dolayısıyla toplumun (küçük ve büyük) bekasını düşünen veli ve başkan, geçici veya devamlı olarak toplumundan ayrılmak isterse kuşkusuz kendi yerini boş bırakıp toplumun beka ve zevalına göz yumamaz.

Ev halkını bir kaç gün yada bir kaç ay terk eden aile reisi, bir müessese veya okul müdürü, emri altında birkaç kişi çalıştıran kimse iş yerinden birkaç saatlik de olsa ayrılmak istediğinde yerine birisini tayin edip diğerlerinin ona başvurmalarını ister.

İslam dini Kitap ve Sünnet'in kesin nassına göre fıtrat üzerine kurulu bir dindir. Bunu, İslam'ı tanıyan da, tanımayan da İslam'ın çehresinde müşahede edebilir. Allah ve Resulünün bu dinin toplumsal yönü için verdikleri önem inkar edilemez ve hiçbir şeyle ölçülemez derecede olduğu da bilinmektedir.

Peygamber-i Ekrem (s.a.a) İslam'ın hakim olduğu yerlerde birlik ve beraberliği sağlamayı hiç de unutmadı. İslam hükümeti sınırlarına dahil olan şehir ve köylere en kısa bir zamanda vali tayin edip Müslümanların işini ona havale ediyordu. Hatta cihat için hazırlanan ordulara başkanlık konusunun önemini hatırlatmak için bir kaç tane komutan seçiyordu. Mute savaşına hazırlanan orduya dört komutan seçti, biri şehit düşerse diğerleri sırayla bu görevi üstlenecekti.

Aynı şekilde hilafet konusunu da önemseyerek lüzumlu gördüğü vakitler halifesini tayin etmekten çekinmedi. Medine'den ayrıldığı zaman yerine vali tayin etti. Hatta Mekke'den Medine'ye hicret ettiğinde, kendisine ait olan özel işlerini ayarlamak ve yanında olan emanetleri sahiplerine döndürmek için de Ali'yi (a.s) yerinde vekil kıldı. Aynen vefatından sonraki şahsi işlerini ayarlamak ve borçlarını ödemek için Ali'yi (a.s) vekil tayin etti.

Şia diyor ki, bu delillere göre Peygamber-i Ekrem'in, yerine halife tayin etmeyip Müslümanları başı boş terk ederek, onların toplumunu yönetecek kimseyi tayin etmeden vefat etmesi düşünülemez.

Bir toplumun oluşması, çoğunluğun kabullendiği bir takım ortak gelenek, kanun ve kaidelere bağlı olduğu gibi sebat ve bekası da adalet üzerine kurulan bir hükümete muhtaçtır. Bunun öneminde, hiç bir insan fıtratının şüphesi olamaz. Özellikle İslam şeriatının dikkat ve geniş boyutlu olduğuna, Resul-i Ekrem'in (s.a.a) İslam'a verdiği önem, bu yolda gösterdiği fedakarlıklara, vahiy ve nübüvvet teyidinden geçersek üstün akıl ve güçlü tedbirine bakarsak bu şüpheye hiçbir yer kalmamaktadır.


Ehl-i Beyt (a.s.)ın İmameti

Nübüvvet-i Amme ve İmamet

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)