Değerli Genç
Bir adam kendi ailesiyle birlikte gemiye binerek deniz yolculuğuna çıktı. Gemi, denizin ortalarında parçalandı; o adamın hanımı dışında gemide bulunan bütün insanlar gark oldular. Kadın geminin (kopmuş olan) bir tahtasının üzerinde oturdu, denizin dalgaları o tahta parçasını sürükleyerek bir adanın kıyısına ulaştırdı. Kadın denizin kenarında tahtadan inerek adanın iç kısımlarına doğru hareket etti. Tesadüfen o adada yol kesici, namuslara dokunan ve hiçbir günahtan çekinmeyen sapık bir genç vardı. Bu genç karşısında birden bire dikilip duran bir kadın görünce şaşkınlıkla başını kaldırıp kadına bakarak; “Sen cin misin, insan mısın?” diye sordu.
Kadın; “Ben insanım, cin değilim” dedi.
Sapık ve hayasız adam, artık hiçbir şey söylemeden kafasından kötü düşünceler geçirmeye başladı. Teşebbüs etmek istediğinde, kadını çok perişan ve titrer bir halde gördü.
Bunun üzerine; “Neden bu kadar perişan ve titriyorsun?” diye sordu.
Kadın eliyle göğe doğru işaret ederek; “O’ndan (Allah’tan) korkuyorum.” dedi.
Genç adam: “Şimdiye kadar böyle bir iş yapmış mısın?” diye sordu.
Kadın: “Allah’a and olsun ki, hayır” dedi.
Kadının korku ve ıstırabı, pervasız genci iyice etkiledi. Bundan dolayı şöyle dedi:
“Sen şimdiye kadar böyle bir iş yapmadığın ve seni mecbur ettiğim halde Allah'tan bu kadar korkuyorsun, o zaman ben niçin (bu kadar günahlarla birlikte) Allah'tan korkamayayım! Allah’a and olsun ki, ben Allah’tan bu şekilde korkmaya senden daha layığım.”
Yol kesici adam, bu sözü dedikten sonra hiçbir kötü şey gerçekleştirmeden kalkıp tövbe etti ve evine doğru yola koyuldu. Pişman ve ıstıraplı bir halde yol giderken Hıristiyan bir rahiple karşılaştı; birbiriyle yol arkadaşı olarak bir miktar yolu birlikte gittiler. Hava çok sıcak ve yakıcı idi, güneşin ışınları şiddetle o ikisinin başına vuruyordu. Rahip (durumun böyle olduğunu görünce) şöyle dedi: “Ey genç! Dua ederek Allah’tan iste ki, güneşin bu yakıcı sıcağından kurtulmamız için başımızın üzerine buluttan bir gölgelik göndermesini.”
Genç utanıp sıkıldığı bir halde; “Ben Allah katında öyle iyi bir amele sahip değilimki cüret edip de O’ndan bir şey isteyeyim.”
Rahip şöyle dedi: “Öyleyse ben dua edeyim, sen ise amin de.”
Genç adam onun bu önerisini kabul ederek rahip dua etti, o da amin dedi. Çok geçmeksizin bir parça bulut, onların başının üzerine gelerek onlara gölge saldı. Her ikisi, bulutun gölgesinde yol gidiyorlardı; nihayet bir kavşağa yetişerek birbirlerinden ayrılmak zorunda kaldılar. Rahip (abit) bir yola, genç de diğer bir yola geçti. Rahip, bulutun gencin başının üzerinde onunla hareket ettiğini görünce gence hitaben şöyle dedi: “Şimdi, (Allah katında) senin benden daha değerli olduğun malum oldu; demek ki, benim duam senin amin demenle kabul olmuştu. Şimdi söyle bakalım, nasıl bir iş yaptın ki senin o işin Allah katında benim kaç yılık ibadetimden daha değerli ve üstün oldu?”
Genç adam, o kadınla olan hikayeyi detayıyla rahibe anlattı. Rahip durumun neden ibaret olduğunu öğrendikten sonra şöyle dedi:
“Allah Teala, senin geçmiş günahlarını, o korkudan dolayı affetmiştir, geleceğine dikkat et, tekrar kendini günaha bulaştırma.” [1]
[1] - Bihar, c. 14, s. 507.
Bir Gencin Görevleri
Gençlerde Ahlak Eğitimi