KADİR GECESİ -1
Öncelikle Müslüman kardeşlerimin ramazan ayını kutluyor ve insanlık âlemi için hayır, bereket ve kurtuluş getirmesini diliyorum.
Oruç ibadetinin farz kılındığı ramazan ayı, yüce Peygamberimiz (s.a.a) tarafından “mubarek” vasfıyla nitelendirilmiş bir aydır. Salman-ı Farisî’nin bildirdiğine göre Peygamberimiz (s.a.a), şaban ayının son gününde Müslümanlara hitaben şöyle buyurmuştur:
“Mubarek bir ay olan ramazan ayı, gölgesini üzerinize germiş bulunmaktadır.”
Arap edebiyatı uzmanları “bereket” kelimesinin, bolluk ve kalıcılık anlamına geldiğini bildirmişlerdir.
İbn-i Abbas’ın yorumuna göre “bereket”, hayır işlerin bolluğundan ibarettir.
Rağıb-ı İsfahanî ise “bereket” kelimesini, bir işteki ilahî hayrın kalıcı ve yerleşik oluşu şeklinde yorumlamıştır.
Oruç ibadeti, bereketle dolu dolu olan bu ramazan ayında Müslümanlara farz kılınmış ve bundan da “takva=ilahî buyruk ve yasakları gözetme” amaçlanmıştır. Kur’an-ı Kerim bu gerçeğe şöyle ışık tutmaktadır:
“Ey inananlar, takva edinmeniz için oruç, sizden öncekilere yazıldığı gibi size de yazılmıştır.” (Bakara, 183)
Takvanın=ilahî buyruk ve yasakları gözetmenin, insan yaşamına doğal yansıması ise şöyle örneklendirilebilir: İnsanın, yüce Yaratanın rızası doğrultusunda bir yaşam tarzı edinmesi bağlamında sürekli gayret etmesi, bu uğraşı sonucunda ruhunu her türlü karanlıktan arındırarak olgunluk kazanması, şeytanî güç ve odaklarla işbirliğinden özenle sakınması, bireysel anlamda dünya ve ahiret mutluluğunu garantilemesi, kendi türünün birey ve toplumlarına faydalı olması... bütün bunlar, insanlığın susamış olduğu ortak değerlerdir. Oruç ibadeti, bu değerlerin alt yapısını oluşturabilecek bir dinamizme sahiptir.
Bu kısa açıklamanın sonucu şöyle özetlenebilir: Ramazan ayını bereketli kılan nedenlerden biri, takva edinme ve Allah’tan sakınma zemini oluşturan oruç ibadetinin bu ayda farz kılınışıdır.
Yaratılış felsefesine uyumlu olarak insanın inançsal, düşünsel, siyasal, sosyal, kültürel, eğitsel, ahlakî... karanlıklarını aydınlatan ve “nur” olan; insanın manevî ve batınî hastalıklarına esenlik sunan ve “şifa” olan; ruh (mana) ve beden (madde) karışımlı insanı maddenin kör ve kısır döngüsünden, maddî bağımlılıklarından kurtararak ruhunu yüceltmesini sağlayan ve “zikir” olan; ilişkiler ve akımlar alanında hakkı batıldan ayırt eden ve “furkan” olan Kur’an-ı Kerim’in indiği aydır ramazan. Yüce Peygamberimizin (s.a.a) ebedî mücizesi olan Kur’an-ı Kerim’in indiği aydır ramazan. Kur’an-ı Kerim bu gerçeğe şöyle vurgu yapmaktadır:
“Ramazan, insanlara yol gösteren, hidayeti, doğruyu ve yanlışı ayırdedip açıklayan Kur’an’ın indirildiği aydır.” (Bakara, 185)
İnsan öncelikle Yaratana, kendisine, ailesine, kendi türünden olan insanlara ve hatta hayvanlara ve doğaya karşı sorumluluk taşıyan bir varlıktır. Bu sorumluluklarını yerine getirebilmesi için de ilk etapta sorumluluk alanını tanıması gerekmektedir. İnsan, işte bu bağlamda yol göstericiye muhtaçtır. Bu yol gösterici ise, ilk aşamada vahyin özüdür; madde ötesiyle bağlantı kurma liyakatine ulaşmış ve vahiy içeriğini korumak/uygulamakla yükümlü insanlık modeli yüce elçilerdir ve de onların belirlediği imamlar-vasiilerdir.
Bin aydan hayırlı “Kadir Gecesi”
Kadir Gecesi