Tamamlandı risalet; vaki oldu emr-i Hak
Lebbeyk dedi cânâna, can-ı Muhammed-i Pâk.
Gasp edildi hakikat, daha ilk saatlerde
İnsanlık Seyyidi’nin nâşı dururken yerde.
Hüzünlüydü vedası, güneşiyle Betül’ün
Beyt-ül ahzâna döndü, nur hanesi Resul’ün.
Ağlıyordu asumân, yalnız kalmıştı Ali
Risâlet sinesinde, açmıştı “Lale gülü”
Hilâfet sevdalısı, Uhud’un korkakları
Çiğniyordu küstahça, en âşikar hakları.
Saltanatın bânisi, adâlet cellatları
İhânet vâdisinin, en iblis evlatları.
Anlaşıp birleştiler; onlar hep kalleştiler
Hakikatten hep uzak, batılda kardeştiler.
Saldırdı üç yüz kişi, bir mazlumun evine
Yandı zulmün ateşi, susuyordu Medine.
Dönülmüştü sözlerden; ahitler kırılmıştı
Kinle haset, cehâlet, kardeşçe sarılmıştı.
En hayasız münkirler, atınca velâyeti,
İşlendi insanlığın en büyük cinayeti.
Minbere çıkanların kan vardı ellerinde
Hayret! Riyâkarların din vardı dillerinde.
Habibullah kızının cânını katlettiler
Ehliyetsiz kişiler, İslâm’ı mahvettiler
Mürüvet kaybedilmiş, namertler baş olmuştu
Muhammed yürüyüşlü “Aşkın Gülü” solmuştu.
Hüseyin YALÇIN