Çocuk ve Gençlerde Din ve Ahlâk Eğitimi 4
Dünyada yapılan bilimsel araştırmaların sonuçları, çocukluk yıllarında kazanılan davranışların büyük bir kısmının yetişkinlikte bireyin kişilik yapısını, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendirdiğini ve sağlam bir kişiliğin temelinin ilk çocukluk yıllarında atılabileceğini göstermiştir. Çocuğun Antropolojisi ve Pedagojik Antropoloji gibi bilimler de eğitim ve öğretimi daha güçlü kılacak görüş ve tecrübeleri belirlemeye çalışmaktadır. Böylece çocuklara verilecek bilgilerin içinde bulundukları yaş grubunun özelliklerine, ihtiyaçlarına ve kapasitelerine uygun düşmesi sağlanmaktadır. Çocukların dini gelişimi, bu gelişimi etkileyen faktörler zihinlerinin, ruhlarının ne tür bir eğitimi kabulleneceği vb. konularda kuramlar, yöntemler geliştirilmekte, eğitici durumunda olanların, küçüklerin dini gelişiminden haberdar olması, hangi yöntemin din eğitiminde yararlı, hangi yöntemin dini gelişimi tahrip edici olduğu ortaya konmaya çalışılmaktadır.
Ülkemizde, din eğitimi ve öğretimi alanında bu türden çalışmaların epeyce gecikmiş olduğunu söyleyebiliriz. Din eğitimi, çoğu zaman yön verici öğütler, emir ve yasaklar, söyletilmesi ve ezberlenmesi gereken kurallar bütünü olarak ele alındığından, karakter gelişimine beklenen olumlu tesiri yapamamaktadır.
Günümüzde çocuğun din eğitimi ve öğretimi ile ilgili olarak geliştirilen teorilerde şu fikir üzerinde önemle durulmaktadır: Çocuklara erken yaşta din hakkında bilgi verilmez gerekçesiyle din öğretiminin ileriki yaşlara tehir edilmesi doğru değildir. Din farklı motiflerine ayrılmalı, din öğretimi, öğrencilerin kavrayışını göz önünde bulundurarak, yıllara göre programlanmalıdır. Böylece öğrenciler, her geçen yıl dinin bütünü hakkında biraz daha doğru bilgi sahibi olacaklardır.
Din olgusunun, iman, ibadet ve ahlâk esaslarına ait malzemesi belli gelişim basamağında işlendiğinde, çocuklar için daha etkili olur.
Çocuğun gelişim düzeyine uygun olmayan, ilgi ve ihtiyaçlarına cevap vermeyen bir program, yalnızca öğretimi başarısız kılmakla kalmaz, aynı zamanda çocuğun gelişimini de büyük ölçüde etkiler.
Buna göre, çocuğun eğitimine, küçüklüğünde kuvvetli bir iman dersi verilerek başlanmalıdır. Ayrıca, dini eğitim verilirken, öğretilen şeylerin fiili olarak yaşanması da büyük önem taşımaktadır. Çünkü hal dili dediğimiz yaşayarak gösterme, sözle verilen derslerden çok daha etkilidir. Sözle anlatılanların hayata geçirilmesi, eğitimden beklenen sonuçların alınması şansını kuvvetlendirir.
Çocuklarımıza dini eğitim vermeyi ihmal ettiğimiz zaman, ahiret saadeti bir yana, dünyadaki huzurumuzu da kaybederiz. Bediüzzaman'ın ifadesiyle, "Dini terbiye olmazsa, Müslümanlarda istibdad-ı mutlak ve rüşvet-i mutlakadan başka çare olamaz. Çünkü, nasıl bir Müslüman şimdiye kadar hakiki Yahudi ve Nasrani olmaz; belki dinsiz olur, bütün bütün bozulur. Öyle de, bir Müslüman Bolşevik olamaz; belki anarşist olur. Daha istibdad-ı mutlaktan başka idare edilmez." Yaşadığımız tecrübeler bu gerçeği anlatmaya yetiyor.
Çocuğun dini bilgi ve terbiyeden mahrum edilmesi, ona hem dünyası, hem de ahireti bakımından yapılabilecek en büyük kötülük olmaktadır. Bediüzzaman böyle bir anlayışın karşısına çıkmakta ve çocuğun maddi istikbali düşünüldüğü kadar, manevi yönünün de ihmal edilmemesi gerektiğini savunmaktadır. Anne ve babanın, çocuğun dini ve ahlaki terbiyesinde gösterdikleri ihmal, onların bizzat çocukları tarafından eziyetlere ve zulümlere uğramalarını netice vermektedir. Dini ve ahlaki terbiyeden mahrum bir çocuk, herkese karşı olduğu gibi, anne ve babasına karşı da hürmetsizlik gösterecektir.
Çocuk ve Gençlerde Din ve Ahlâk Eğitimi 3
Çocuk ve Gençlerde Din ve Ahlâk Eğitimi 2