Ey Mikail,
Söyle de ağaçlara yapraklarını döksünler
Ebu Turab’ın, gönlü sonbahar yaşamakta
Fatıma bu dünyadan göçtü bilsinler
Ali şimdi derdini kuyuya anlatmakta.
Bir aşk ki, âlemlere destandı
Bir mehir ki, zırh-ı libastı
Neler yaşadı Ali bu şehirde
Bir şehir ki, maşuk burada tutsaktı.
Ey kalem
Yardım et aşkı anlatayım âleme
Kevser göçtü
Gözyaşlarımız doldurmaz Fedek’i
Cihan başsağlığı dilerken Resul’e
Rabb sözünü tuttu
Teslim etti şah-ı ali
Resul’ün kıymetli emanetini.
Ey gönlü yaralı Fatıma
Bilirim, aşk ehlinde sebep sorulmaz,
Bağışla
Neydi sebep, dedin ki Ali’ne
Guslederken üstümden ebamı kaldırma
Ali nasıl dayansın böyle bir derde
Yüreği kanar da yine de sesi çıkmaz.
Fatıma
Kaç gündür Ali’nin yüreği yanmakta
Sessizlik, âlemi kaplamış sanki
Eve varınca gözleri bir şeyler aramakta
Sensizlik, bükmekte maşuğun belini.
Ey Cebrail
Söyle Fatıma’ya son bir kez daha seslensin
Ali’nin sabır kaynağı neden susmakta
Onsuz, Ali bu dünyada neylesin
İçindeki feryadı iki cihan duymakta
Ses gelmez ey maşukların pir-i
Kevser, Ehlibeyt’i beklemeye koyuldu
Başın sağ olsun
Teslim ettin Resul’üne en güzel emanetini
And olsun
Seninle beraber tüm âlem mateme boğuldu.
Ey toprak
Ben senin babanım, neden haykırmaktasın
Kuran değil, Kevser’di sana emanet verdiğim
Neden kabul etmezsin yarimi
Yoksa sende mi ölen anan için ağlamaktasın.
FATİH KAHRAMANİ