İmamlara İtaatin Farz Oluşu 3
15-Mansur b. Hazim şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)'a dedim ki:
"Allah, yarattıkları aracılığıyla bilinmeyecek kadar yüce ve uludur. Bilakis yarattıkları O'nun aracılığıyla bilinirler."
-«Doğru söyledin.» dedi.
Dedim ki: Rabbinin bir olduğunu bilen kimsenin, bu Rabbin rızasının ve öfkesinin de olduğunu, neye razı olduğunun ve neden öfkelendiğinin ancak vahiy ve resul aracılığıyla bilineceğini bilmesi gerekir. Bir kimse vahiy almıyorsa, Allah'ın elçilerini arayıp bulmakla yükümlüdür. Onlarla karşılaştığı zaman hüccet olduklarını, onlara itaat etmenin farz olduğunu bilir.
İnsanlara dedim ki: Siz Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)’nin Allah tarafından kullarına gönderilen bir hüccet olduğunu biliyor musunuz?
- "Evet, biliyoruz." dediler.
Dedim ki: Resûlullah vefat ettikten sonra Allah'ın kulları arasındaki hücceti kim oldu.
- Kur'ân dediler.
Kur'ân'a baktım. Mürcieciler, Kaderiyyeciler ve hatta ona temelden inanmayan zındıklar, onunla ilgili olarak tartışıp duruyorlar. Karşı tarafa üstünlük sağlamak için onu kullanıyorlar. O zaman anladım ki, Kur'ân'ın hüccet olması, ancak bir kayyim ile mümkündür. Bu kayyimin Kur'ân ile ilgili olarak söylediği her şey hak olmalıdır.
İnsanlara dedim ki: "Kur'ân'ın kayyimi (denetçisi) kimdir?"
Dediler ki: İbn Mesud Kur'ân-ı biliyor, Ömer biliyor ve Huzeyfe biliyor.
Dedim ki: Tümünü mü biliyorlar?
Dediler ki: Hayır.
Ali (aleyhisselâm) dışında, "şu adam Kur'ân'ın tümünü biliyor." diye birini gösterdiklerine tanık olmadım. Nitekim halk arasında bir mesele baş gösterdiğinde, şu: "bilmiyorum." beriki: "bilmiyorum." öbürü: "bilmiyorum." derken, bu: "biliyorum." diyor. Ben de şahitlik ederim ki Ali (aleyhisselâm), Kur'ân'ın kayyimiydi. Bu yüzden ona itaat etmek farzdı. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)’den sonra insanlar arasındaki hüccet oydu. Onun Kur'ân ile ilgili olarak söyledikleri haktır.
İmam dedi ki: «Allah sana rahmet etsin.»
Dedim ki:
"Ali, tıpkı Resûlullah'ın kendisinden sonra bir hüccet bıraktığı gibi arkasından bir hüccet bırakmadan bu dünyadan göçmemiştir. Ali'den sonraki hüccet, Hasan b. Ali'dir. Şahitlik ederim ki Hasan, tıpkı babasının ve dedesinin kendilerinden sonra hüccet bıraktıkları gibi bir hüccet bırakmadan bu dünyadan göçmemiştir. Hasan'dan sonraki hüccet, Hüseyin'dir (aleyhimusselâm). Ona itaat etmek farzdı.
İmam buyurdu ki: «Allah sana rahmet etsin.»
İmam'ın başını öptüm ve dedim ki: Şahitlik ederim ki, Hüseyin, kendisinden sonra Ali b. Hüseyin (Zeyn'ül-Âbidin aleyhisselâm)'ı hüccet olarak bıraktıktan sonra bu dünyadan göçmüştür. Ona itaat etmek farzdı.
İmam buyurdu ki: «Allah sana rahmet etsin.»
İmam'ın başını öptüm ve dedim ki: Ali b. Hüseyin (aleyhisselâm)’ın kendisinden sonraki hüccet olarak Ebu Cafer Muhammed b. Ali (aleyhisselâm)’ı tayin etmeden bu dünyadan göç etmediğine şahitlik ederim. Ebu Cafer'e itaat etmek farzdı.
İmam buyurdu ki: «Allah sana rahmet etsin.»
Dedim ki: "Başını uzat öpeyim" İmam güldü.
Dedim ki: Allah seni salih kılsın. Biliyorum ki senin baban, tıpkı babası gibi kendisinden sonra bir hüccet bırakmadan bu dünyadan göçmemiştir. Şahitlik ederim ki sen, hüccetsin ve sana itaat etmek farzdır.
Buyurdu ki: «Yeter, Allah sana rahmet etsin.»
Dedim ki: "Başım uzat öpeyim." Başını öptüm.
İmam güldü ve dedi ki: «Bana istediğini sor. Bu günden sonra ebediyen seni tanımazlık etmeyeceğim.»
16-Hüseyin b. Ebu'1-A'lâ şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Abdullah (Cafer Sadıkaleyhisselâm)’a dedim ki: "Vasilere itaat etmek farz mıdır?"
-«Evet.» dedi. «Onlar Allah Azze ve Celle'nin şu ifadelerine mazhar olmuşlardır: "Allah'a itaat edin, Resule ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. "(Nisa, 59) Onlar Allah Azze ve Celle'nin şu ifadelerle tanımladığı kimselerdir:
"Sizin velîniz ancak Allah, O'nun Resulü ve namazı kılan ve rükû halinde iken zekâtı veren mü'minlerdir."(Mâide, 55)»
17-.Abdu'l-Alâ şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’ın şöyle dediğini duydum: «Dinleyip itaat etmek, hayrın kapılarıdır. Duyup itaat edenin aleyhine işleyecek bir kanıt yoktur ve duyup isyan eden kimsenin lehine işleyecek bir kanıt yoktur. Müslümanların imamı, Allah Azze ve Celle ile buluştuğu gün kanıtları ve gerekçeleri eksiksiz olur.» İmam ardından şöyle buyurdu: «Nitekim Allah Tebareke ve Teâlâ şöyle buyurmuştur: "O gün her topluluğu imamıyla çağırırız..." (İsrâ, 71)»
İmamlara İtaatin Farz Oluşu 2
İmamlara İtaatin Farz Oluşu 1