Koşuşumuz Rabbimize
İnsan! Allah-u Teâlâ’nın en büyük sanat eseri. Güzelliklerle süslediği, akılla yücelttiği, inceliklerle donattığı, vicdanla hassaslaştırdığı ve elçiliğiyle taltif ettiği insan!. Allah’ın yaratırken kendisine çok cömert davrandığı, bu cömertlik neticesinde kâinatın efendisi kıldığı insan! Buna karşın, yaratıcısına karşı gelmeye, isyana, nankörlüğe, süfli hayat ve lezzetlere düşkün insan!
Hâlbuki insan ilahi fıtrata sahiptir, aynı melekler gibi fıtraten temiz ve paktır. Varlığı, paklığı ve saflığı yansıtır.
Allah’ın isimlerinin yeryüzündeki yansımasıdır. Eğer fıtratına uygun hareket ederse yüce makama ulaşır. Peki fıtratına sırt çevirirse Allah’ın terbiyesiyle terbiyelenmezse ne gibi tehlikeler bekler insanı ve yeryüzünü?
Böyle bir insan yüzü maddeye dönük insandır Allah’ın terbiyesiyle terbiyelenmediği için gerçek mutluluğu maddede arar. Manevi doyum ve hazlardan mahrumdur. Yüzü hep dünyaya dönüktür. Bu yüzden mal, mülk, evlat sahibi olmaya mevki ve kudret sahibi olmaya çalışır ve kudreti dünyanın dört bir yanını kuşatsın ister (Yakın tarihte de görüldüğü ve görülmeye devam edildiği gibi). Bu istek ve arzusuna ulaşmak için her şeyi mübah görür. Yeryüzünü, kan, gözyaşı ve acıya gark etmede hiçbir sakınca görmez, zira önemli olan o, onun çıkarları ve mutluluğudur.
Diğer insanlar acı çeksinler, ölsünler, toplumlar kaosa sürüklensin, kargaşa hakim olsun ne gam. Kendileri yeryüzünün bütün kaynaklarını sömürsünler, yedikçe semirsinler ama diğer insanlar açlıktan ölsünler ne gam. Güvensizlik hakim olsun, toplum acıyla kavrulsun, yolsuzluklar arşa çıksın, insanların yüzünde tebessümün izi kalmasın, yürekler gam, hüzün, mutsuzluk, umutsuzluk ve bin bir türlü kaygılarla dolsun ne gam.
Bu insan arzularına kavuşuncaya kadar içinde hasret ve umut besler, hedefe ulaştıracak her yolu mubah görür. Ama arzularına kavuştuğunda mutluluğun o olmadığını fark edecek, başka denizlere yelken açmak isteyecek yine mutlu olamayacak ve oradan oraya savrulacaktır, ta ki gerçek mutluluğu, yani Allah’ı bulana kadar!
Toplumu da mutsuz edecek, aldığı bir lezzetin arkasında ne kadar acının olduğunu fark edemeyecektir. Toplumda belli bir yere gelmiş insanda, toplumun en alt birimindeki insanda, sapmışsa fıtratından, saptığı oranda, kudreti ve gücü nispetinde zarar verir insana ve toplumsal dokuya.
Kişi fıtratına uygun hareket ettiği ölçüde insandır, uzaklaştığı ölçüde ve uzaklaştığı nisbettede hayvandır. Hasret, hüsran ve tatminsizlik de onu beklemektedir ta ki Allah’ı bulana kadar.
“Bunlar iman edenlerdir, gönülleri Allah’ın zikriyle huzura kavuşanlardır. Haberiniz olsun ki kalpler ancak Allah’ın zikriyle tatmin olur.”(Rad 28)
Leyla Polat
Ya Rab
ALLAH'IN İLİM, KUDRET VE HAYAT SIFATLARI