Ümmet Dinlemiyor, Peygamber İse Ağlıyordu
Bu gece ay bulutlar ardına saklanmış Mekke semalarında. Hira, tıpkı yıllar önce olduğu gibi sevgilisiyle tekrar buluşmakta. Sevgililer sevgilisi, Resulullah’ın(s.a.a) ibadet için geldiği vakitler tekrarlanıyordu Hira’da, bir de üzüntülü olduğunda dostu Cebrail (a.s) ile konuştuğu anlar.
Bu gece Resullullah (s.a.a) üzüntülü, bu gece, konuşmuyor nebi. Yıllar öncesinin aynısı yaşanıyor Hira’da.
Cebrail(a.s) geliyordu;”Ya Resullullah(s.a.a) Rabbinin sana selam ediyor ve buyuruyor ki;
”Biz sana kuranı acı çekmen için indirmedik.”
Cebrail(a.s) devam ediyor.”Ya Resullulah(s.a.a) senin bu üzüntün hem Allah’ı hem de meleklerini üzmekte. Nedir seni bu kadar üzen olay?
Nebi konuşuyor;
”Ben, benden sonra ümmetimin başına gelecekler için endişeleniyorum.”
Nitekim sevgililer sevgilisinin vermiş olduğu haber yıllar sonra bugün gerçekleşiyordu.Ümmet ruhunun kaybolacağından haberdardı Nebi.
Cebrail(a.s) susuyor, konuşmalı mı? Konuşsun mu? Yıllar sonra haykırsın mı? Ve konuşuyor Cebrail(a.s)
“Ey Allah’ın elçisi, bunlar değil miydi Sebe ağacının altında sana biat edenler? Bunlar değil mi “Veda Haccı’nda” sana söz verenler?
Vakit ilerlemekte Hİra’da. İki dost gibi dertleşirken nebiler serdarı ve Hz. Cebrail, tarih tekerrür etmiyordu bu sefer. Cebrail, Resul’ün (s.a.a)gözünde kaybolurken Hira konuşmaya başlıyordu.
“Hayır, ey Cebrail. Andolsun Allah’ın kudretine ki, o saydıklarının hiçbirisi Resul’ün (s.a.a) dediği ümmet değildir.
“Ey Peygamber, canımızı elinde bulunduran rabbe yemin ederiz ki, sen bize kızıl denizi gösterip onun içine dalarsan, bizde seninle birlikte dalarız.” Diyen ümmet bu ümmet değil.
Savaş sonrası esir düşen peygamber damadını serbest bırakan ve karşılığında fidye olarak alınan gerdanlığının peygamberin kızına hediyesi olduğunu öğrendikten sonra geri veren ümmet bu ümmet değil.
Senin dediğin ümmet de peygamberin bir tebessümü için canlarını verirdi, oysa peygamberin bahsettiği ümmet peygamberin şefaatini dileyip kendi kardeşlerine kötülükte bulunuyorlar.
Bu ümmet ki, birbirlerine attıkları iftira ve yaptıkları kötülükler, Mekkeli çocukların peygamberi taşlamalarından daha şuursuz ve daha acı vermekte Resul’e (s.a.a)
Senin dediğin ümmette Ebu-Zer vardı. Bulduğu suyu peygamber içmeden kendisi içmeyen, oysa bu ümmet din kardeşlerinin kanını içmekte.
Senin dediğin ümmet de, Hz. Ali (a.s) vardı. Her gece yetimlerin ve düşkünleri ziyaret eder gecenin alacakaranlığında erzak bırakırdı.
Oysa bu ümmet, komşusu aç olduğu halde kendisi israf etmekte.
Senin dediğin ümmet de Bilal Habeşi vardı. Onca eziyet ve işkenceye rağmen hakikatten ayrılmayan ve dinini zalimlere haykıran.
Oysa bu ümmet, mallarına ve canlarına gelecek en ufak tehlike de dinlerini korumakta tereddüt etmekteler.
Cebrail ağlıyordu, Âlem ağlıyordu. Vakit seheri gösterirken Hira haykırıyordu. Asr-ı Saadet müminleri yeryüzüne inmek isterken Bedir de hazır olan melekler yeryüzüne iniyorlardı.
Ve Cebrail (a.s) tüm meleklerle birlikte haykırıyordu.
“Neden üzmektesiniz Nebi’yi. Neden verdiğiniz sözde durmuyorsunuz. Neden dinlemiyorsunuz Allah’ın elçisini.
Bilin ki, onu yetimken alıp koruyan âlemlerin Rabbidir.
Hz. Hatice(a.s) olmadığı için mi? Bilin ki, Hz.Fatıma (a.s) hem annesidir hem de kızı.
Neden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın dediğinde dinlemiyorsunuz? Neden Allah’ın dinine yardımcı olmuyorsunuz?
Yoksa Hz. Ali (a.s) olmadığı için mi?
Ahh zaman yetseydi de Resul’ün (s.a.a) derdini dinleseydik. Zaman olsaydı da ortak olsaydık Cebrail’in haykırışlarına. Ancak, vakit sabah namazı vaktidir. Resul (s.a.a) namazda ve arkasında Asr-ı Saadet erleri ve onları takip eden tüm melekler.
Ve sabah namazından sonra tüm âlemin duyacağı bir ses işitilir.
“Peygamber, müminlere kendi nefislerinden daha evladır.””(Ahzap-6)
Fatih Kahramani
Peygamber Efendimizden altın tavsiyeler
Peygamberimizin Ahlaki Özellikleri