Düşmanı Tanıma Yöntemi 2
2-Önceki hükümetlerden maddi olarak faydalananlar: Bu sınıftakiler hırsızlık ve yağmacılık yapmaktaydılar. Onlar bu yolla çokça mal mülk elde edinmişlerdi. İmamın adalet üzere kurduğu hükümeti, bu grubun yağmacılık ve çapulculuğuyla mücadele etmekteydi. İslam tarihinde bu gruba ”Kasitin” denilmekte.”Kıst” hem adalet manasına kullanılır hem de haktan dönenlere denilmektedir.
3-Kıt fikirliler, taşlaşmış kafalılar ve sadece dinin zahirini görerek (dinin)hakikatini anlamayanlar: Bu gruptakiler şiddetli bir şekilde batıl inançlarını inatla savunurlardı. Bunlar da İmamı Ali’nin(a.s) hükümetine karşı ayaklandılar. Bu gruba da “Marikin” denilmektedir.
Ayrı bir adları da “Hariciler”dir. Sıffiyn savaşında hakemiyyet olayından sonra İmam (a.s)ın aleyhine başkaldırarak muhalefet bayrağını açtılar. “Mariğin” kelimesinin kökü, okun kemandan çıkışı anlamında olup, dinin hakikatinden ayrılanlar için kullanılır. Onlar önceleri hak dairesi içinde bulunmaktaydılar. Ama kıt fikirleri, bencil düşünceye sahip oluşları ve cehaletlerinden dolayı İslami mefhumlardan ve öğretilerden kendilerini mahrum bırakmışlardı.
Bu üç muhalif hareketi İslam Peygamberi(s.a.v)sözlerinde serahaten zikretmiştir. Ebu Eyyübü Ensari şöyle buyurmuştur: Peygamber(s.a.v) Hz. Ali ye üç grup “Nakisin”,”Kasitin” ve “Marikin”le savaşması için destur vermiştir. İmamı Âli de “Şikşikiyye”hutbesinde kendi muhaliflerinin adlarını anarak şöyle buyurmaktadır. Ama işi elime alınca bir bölük hemen biatten döndü, ahdini bozdu. Başka bir bölük ok yaydan fırlar gibi fırladı, çıktı. Öbür bölükte zulme saptılar.
Bu üç muhalif cereyanın uygulamalarının tahlili ve araştırılmasının özelliklede İmam’ın(a.s) bunlar karşısındaki tutumu ve üslubu İslam Ümmetinin bilinçlenmesinde ve bizlerin muhalif akımlar karşısındaki tavrımızın nasıl olacağı yolunda ilham verici bir ölçüdür ve İslam tarihini algılama ve tahlil etmede mühim bir konuma sahiptir.
DÜŞMANI TANIMA BİLGİSİ
Başarı ve muvaffakiyetin en esas ve temel şartlarından biri her durum ve dalda “düşman”ı tanımak ve düşmanı tanıma bilgisine sahip olmaktır. Doğal olarak birisi tabii bir konumda düşmanını tanır ve onu defetmede uğraşı verirse başarıya ulaşmış sayılır. İnsan tanınmayan düşmanından çoğu defa darbeler yemiştir. Örnek olarak insan, mikrop adındaki düşmanını tanıdığında bunu rahatlıkla yok edebilmiştir. Kanser gibi bir düşmanı halen tamamen tanıyamadığından dolayı bu dalda her gün birçok kurban vermektedir. Toplumsal ve siyasi alanda da düşmanı tanıma ve düşmanı tanıma bilgisine vakıf olmak, mühim ve kilit bir konuma sahiptir. Bu esas üzere Kuran-ı Kerimin ayetlerinin büyük bir çoğunluğu düşmanı tanımayı bildirmektedir. Şeytanı, Peygamberlerin düşmanlarını, kâfirleri, müşrikleri ve münafıkları vb. Peygamber(s.a.v)den nakledilen bir rivayette söyle geçer: Dikkatli olun! En akıllı olanınız o kimsedir ki, Rabbini bilip itaat eden ve düşmanını da tanıyan ve ona itaat etmeyendir. Ayrı bir hadiste de şöyle nakledilir: İnsanlar on şeye tanış olsalar, dünya ve ahiret mutlulukları temin edilirdi. Onlardan biri Şeytanı ve yandaşlarını tanımaktır. İmam Ali(a.s) Nehcülbelağada düşmanı tanımanın basiretliliğin sırrı olarak tanıtırken şöyle buyurmaktadır: Bilinki onu terk edenleri tanımadıkça olgunluğu tanıyamazsınız. Kitabın ahdini bozanları tanımadıkça ahdine yapışmazsınız. Onu atanları tanımadıkça, sımsıkı tutunamazsınız(Hutbe:147)
İmam(a.s) hükümeti döneminde kendi düşmanlarının gerçek çehresini ifşa etmek konusunda epeyce uğraşı vermiştir.
Düşmanı Tanıma Yöntemi 1
HADİSLERLE HZ.ALİ (AS)’ NİN FAZİLETLERİ