Âhiret Ehli
İslâm, insanlardan dünyayı olduğu gibi tanımalarını, amel ve hareketlerini bu görüşle uyumlu bir hâle getirmelerini istiyor. Dünyayı böyle tanıyan kimseler ona tutulmaz, gönül vermezler. Onun güzelliğine ve süsüne aldanmazlar. Bu dünyada yaşayıp nimetlerinden ve meşru zevklerinden yararlanırlar; fakat onun tutsağı ve kölesi olmazlar. Allah’ı ve âhiret âlemini hiçbir zaman unutmaz ve daima sâlih amelle âhiret âlemi için azık hazırlamaya gayret gösterirler. Bu dünyada yaşarlar, ancak kalp gözleriyle daha yüksek ve daha üstün bir ufka bakarlar. Her an, her halde ve her amelde Allah’ı ve âhiret âlemini nazara alırlar. Dünyayı bir tarla olarak görür ve âhiret için bir azık hazırlamaya çalışırlar. Bu dünyanın her şeyinden âhiret âlemi için yararlanırlar; hatta çalışmak, yemek, içmek, evlenmek ve dünyanın diğer işlerinden de âhiret için yararlanırlar. Böyle kimseler dünya ehli değillerdir; âhiret ehlidirler.
İbn Ebi Ya’fur der ki: İmam Sadık’a (a.s) biz dünyayı seviyoruz, diye arz ettiğimde, İmam: “Dünyanın mallarıyla ne yapıyorsun?” buyurdular. Ben de:
“Dünya malıyla evleniyor, hacca gidiyor, onu âilemize harcıyor, kardeşlerime yardım ediyor ve Allah yolunda sadaka veriyorum” dedim. Bunun üzerine İmam: “Bu, dünya değil; bilakis âhirettir.” diye buyurdu.[1]
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuşlardır:
Ey Allah’ın kulları, bilin ki sakınanlar, hem gelip geçiveren dünyanın faydalarını elde ettiler; hem de bir zaman sonra gelecek âhiretin faydalarını elde edecekler. Onlar dünya ehlinin dünyalarına ortak oldular; ama, dünya ehli onların âhiretine ortak olamadı. Onlar dünyada konakladılar, en güzel bir konaklayışla; dünya nimetlerini yediler, en güzel bir yiyişle. Dünyada dünya nimetlerine erenler gibi nasiplerini aldılar… sonra da âhiret azığıyla varacakları yere vardılar, en kârlı kazancı elde ettiler. Dünyalarından şüpheli şeylerden çekinmenin tadını aldılar; gerçekten de âhirette Allah’ın komşuları olacaklarını bildiler. Duaları reddedilmez; nasipleri azalmaz onların.[2]
Bundan dolayı, bir işle, sanatla, ticaretle, çiftçilikle uğraşmak, yine sosyal makam, mevki ve sorumlulukları kabul etmek, zâhitlikle ve âhiret ehli olmakla çelişmemektedir. Bilakis, bunlar âhiret ve Allah’ın rızasını kazanmak yolunda kullanılabilirler. Hz. Ali (a.s) çalışıp rızk kazanmadaki onca ciddiyetiyle birlikte insanların en zâhidi, en takvalısıydı. Hükümeti döneminde geceleri ibadette ağlayarak şöyle buyuruyordu:
Ey dünya, ey dünya! Uzaklaş benden; beni aldatmaya mı gelmektesin, yoksa beni dilemekte, özlemekte misin? Benim gönlüme girmene, benim de seni sevmeme imkan yok. Heyhat, sen benden başkasını aldat. Benim sana ihtiyacım yok. Ben seni üç kere boşadım; artık sana dönmeme, seni almama imkan yok. Ömrün azdır, değerin aşağıdır dilediğin hordur bence senin. Âh azığın azlığından, yolun uzunluğundan, yolculuğun uzak, varılacak yerin pek yüce oluşundan.[3]
Başka bir yerde de şöyle buyuruyor:
Semerini sırtına, yuların boynuna atmışım ey dünya; artık benden uzaklaş. Senin pençenden kurtuldum, tuzaklarından çıktım, yollarından çekildim ben.[4]
Hz. Ali (a.s) kalabalık ordusuyla savaşa hazırlandıkları sırada eski ve değersiz ayakkabısını İbn Abbas’a göstererek şöyle buyurdu:
Bu ayakkabı, size emir olmaktan daha da sevgilidir bana; ancak gerçeği yaşatmak, bâtılı gidermek için bu emirliği kabul ediyorum.[5]
Allah’ın has kulları bu dünyada yaşar, ancak daha yüksek bir ufka bakarlar, onlar âhiret ehlidirler. Diğer insanlar gibi ciddi bir şekilde çalışır, gayret gösterir ve hatta devlet, iktidar, yöneticilik işlerinde de bulunur ve toplumu idare etmekle meşgul olurlar; fakat bütün bunları Allah’ın rızasını kazanmak ve vazifelerini yerine getirmek için yaparlar. Allah’ın meşru nimetlerinden yararlanırlar; ama aynı zamanda dünyayı üç kere boşamış ve dünya sevgisini kalplerinden dışarı atmışlardır. Savaşırlar, ancak emir ve hükümdar olmak için değil; hakkı savunmak ve adaleti uygulamak için.
[1]- Bihar’ul-Envar, c.73, s.63.
[2]- Nehc’ül-Belâğa, Mektup: 27.
[3]- Nehc’ül-Belâğa, Hikmetli sözler: 77.
[4]- Nehc’ül-Belâğa, Mektup: 45.
[5]- Nehc’ül-Belâğa, Hutbe: 33.
AHİRET- Gureru’l-Hikem 4
AHİRET