Selman-i Farisî – 1
Selman-i Farisî’nin İslam’a Yönelişi
İmam Musa bin Cafer (a.s)’dan Selman-i Farisi’nin nasıl Müslüman olduğu sorulunca şöyle buyurdular: “Emir’ul- Muminin Ali (a.s), Selman-i Farisi, Ebuzer-i Gifari ve Kureyş’ten bir grup cemaat Peygamber (s.a.a)’in kabrinin yanında toplandıkları bir sırada Hz. Ali (a.s) Selman’a: “Ya Eba Abdillah, nereden gelip nasıl Müslüman olduğunu bize anlatır mısın?” dediğinde, Selman-i Farisi şöyle dedi:
“Ya Emir’el- Muminin! Eğer senden başkası böyle bir istekte bulunmuş olsaydı, ona anlatmazdım. Ben İsfahan’ın “Cîy” köyündenim (Başka bir nakilde Şirazlı olduğu geçer) ve babam çiftçi birisi idi. Beni haddinden fazla seviyordu ve bundan dolayı evden dışarıya çıkmama izin vermiyordu. Ben çocukluğum sebebiyle Mecus dininden başka inançlardan haberdar değildim.
Babamın bir tarlası vardı. Bir gün tarlaya gidip orada çalışanlara bir şeyler söylememi emretti. Tarlaya gitmek için evden dışarı çıktım ve yolda Hıristiyan’ların kilisesine uğradım. Orada bir grup cemaatin namaz ve duayla meşgul olduğunu gördüm. Daha fazla bilgi edinmek için kiliseye girdim. Oradaki insanların Allah’a yalvarıp yakarışları beni kendilerine cezp etti. Oradakilerin dininin benim babalarımın dininden daha iyi olduğunu anladım. Akşam olunca eve döndüm. Babam: “Nerede idin, neden geç geldin?” diye sordu.
Cevaben: “Hıristiyanların kilisesine gitmiştim; onların dinî merasim, namaz ve ibadetleri benim ilgimi çekti; onların dininin babalarımın dininden daha üstün olduğunun farkına vardım” dedim.
Babam: “Senin babalarının dini daha üstündür” dedi.
Ben: “Hayır, onların dini daha üstündür. Onlar Allah’a tapıyorlar; O’na ibadet ve kulluk ediyorlar. Ama siz, kendi elinizle yaktığınız ateşe tapıyorsunuz; el çektiğinizde ise o sönüyor” dedim.
Babam, bu sözlerimden dolayı sinirlenerek beni hapsetti ve ayağıma kelepçe vurdu.
Birisi vasıtasıyla Hıristiyanlara bir mesaj göndererek onların dinini kabul ettiğimi ve onların dini merkezinin nerede olduğunu sordum.
Cevaben: “Şam’dadır” dediler.
Yine onlara bir mesaj göndererek: “Şam’dan bir kervan gelirse, döndüğü zaman onlarla beraber Şam’a gitmem için bana haber verin” dedim. Bir ticaret kervanı Şam’dan gelir gelmez, ayağımdaki zinciri açıp onlarla birlikte Şam’a gittim.
Selman Hıristiyan Oskoflarının Mektebinde Şam’a ulaştığımda: “Hıristiyan dininin en büyük âlimi kimdir?” diye sordum. “Kilisenin reisi Oskof’tur” dediler. Onun yanına vararak dedim ki: “Sizin hizmetinizde olmak istiyorum, beni eğitin.” O da ricamı kabul etti.
Bir müddet onun yanında ilim tahsil ettim. O dünya seven birisi idi, onu fazla sevmiyordum… Nihayet bu dünyadan göçtü. Onun yerine geçen şahıs, zahit ve takvalı birisi idi. Bir süre istek ve rağbetle yanında kaldım. Ama çok geçmeksizin o da dünyayla vedalaştı.
O vefat etmeden önce, ondan: “Sizden sonra kimin yanına gideyim, kimi tavsiye ediyorsunuz?” diye bana yardımcı olmasını istedim.
Cevaben: “Evladım, ben Musil’de takvalı bir âlim tanıyorum; vefatımdan sonra onun yanına git” dedi.
Ben Musil’e giderek o âlimin yanına gittim ve: “Filan Oskof beni size gönderdi” dedim. Bir müddet de onun yanında kaldım. Nihayet onun da ölümü yetişti. Son anlarında ona: “Artık siz dünyadan ayrılıyorsunuz; bana kimin yanına gitmemi tavsiye ediyorsunuz?” diye sordum.
Cevaben: “Oğlum! Nasibin’de çok değerli bir alim vardır; onun yanına git. Ben ondan daha iyi birini tanımıyorum” dedi.
HEPİMİZİN BABASI BİRDİR
Hak Ve Batılın Ölçüsü Ammar