Çocuk Ruh Sağlığı Açısından Din Eğitimi (1)
Bazi eğitimciler çocuklara küçük yaşlarda din eğitimi vermenin laikliğe aykırı olduğunu, ancak ergenlik çağına geldiğinde hür iradesi ile buna kendisinin karar vermesi gerektiğini ileri sürüyorlar. Bu görüş, gerçekçi bir yaklaşım değildir.
Ateist bir anne veya baba din eğitimine karşı olsa bile çocuğunu içinde yaşadığı toplumdan soyutlayamaz. Zira çocuk, yetişkinler gibi peşin yargılara sahip değildir.
Çevresinde gördüğü herşeyle ilgilenir, öğrenme isteğiyle doludur, tarafsız bir gözlemcidir. İlk defa duyduğu ezan sesini yahut ilk defa gördüğü caminin ne olduğunu sorup öğrenmek isteyecektir.
Psikolog Antonie Vergote, Din Psikolojisi isimli eserinde, çocukların doğuştan din duygusuna sahip olduklarını söyler. İnsan sadece etten, kemikten ve kandan ibaret maddî bir varlık değildir. Onu diğer canlılardan ayıran doğuştan sahip olduğu ruh ve duygu zenginliğidir.
İnsan sosyal bir varlıktır. Sevmek, sevilmek, bir inanca sahip olmak, kendisini değerli ve güçlü hissetmek ister. Bu da ancak bir aileye, bir topluma, bir vatana ve bir dine bağlı olmakla mümkündür.
Kuralsız toplum yoktur. Bir toplumu ayakta tutan kurallar bütününe hukuk diyoruz. Hukukun olmadığı yerde anarşi, kargaşa ve kaba güç vardır. Hırsızlığı, haksız kazancı, zayıfı ezmeyi, adam öldürmeyi, kısacası cana-mala-namusa tecavüzü yasaklayan hukuk maddeleri kaynağını dinden almaktadır. Allah’ın elçisi bütün peygamberler bu kuralları insanlara bildirmek ve toplum düzenini sağlamak için gönderilmiştir. Helâl-haram, sevap-günah kavramlarını kullanmadan, yani dinî kaynaklara başvurmadan çocuklara ahlâkî davranışlar kazandırmamız çok zordur.
Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatacağız?
Çocuklar hikaye ile anlatılan konuları daha kolay ve daha istekli öğrenirler. Allah’ı ve sıfatlarını öğretirken Lokman(a.s.) ile oğlu arasında geçen konuşmaları hikaye şeklinde anlatabiliriz. Ben çocuklarıma Peygamberimizi anlatırken çocukları ne kadar çok sevdiğini torunları Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimizden ve kızı Fatıma anamızdan örnekler vererek hikaye şeklinde anlatmıştım. Keza gösterdiği mucizeleri anlatırken de hikaye yolunu seçmiştim. Meselâ, sevgili Peygamberimiz ve Hz. Ebu Bekir hicret için Sevr mağarasına gizlendiklerinde yaşanan örümcek ve güvercin mucizesini hikaye suretinde anlattığımda, oğlum dört yaşındaydı. O kadar hoşuna gitmişti ki, “Babacığım, bir daha anlat” demişti.
Lokman’ın(a.s.) oğluna yaptığı öğütlere baktığımızda ilk sırada “Allah’tan başka ilâh yoktur” inancının geldiğini görüyoruz.
“Lokman oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum, dedi, Allah’a ortak koşma, çünkü bu büyük bir haksızlıktır” (bkz. Kur’ân, 31:13).
Biz de, bu âyetten hareketle, çocuklarımıza Allah’ın büyüklüğünü anlatacağız. “Kâinatı, güneşi, yıldızları, ayı, dünyayı ve üzerindeki bütün canlıları yaratan O’dur. Dünyanın en güçlü kralına da, küçücük sineğe de can veren O’dur. Allah’tan başka ilâh yoktur. İbadete ve duaya lâyık ancak O’dur. Ancak Allah’ın önünde eğilir (namaz kılar) ve gücümüzün yetmediği şeyleri O’ndan isteriz. Eğer Allah’ı unutur, mal, para ve makam elde etmek için başkalarının önünde eğilirsek Allah’a ortak koşmuş, büyük bir haksızlık yapmış oluruz.”
Lokman(a.s.) öğüdüne devamla, “Yavrucuğum, dedi, yaptığın en küçük bir iş (iyilik veya kötülük) bir kayanın içinde, göklerde veya yerin derinliklerinde olsa dahi Allah onu görür. Doğrusu Allah’ın her şeyden haberi vardır.” (bkz. Kur’ân, 31:16).
Biz de Lokman(a.s.) gibi, çocuklarımıza Allah’ın yaptığımız herşeyi gördüğünü, aklımızdan ve kalbimizden geçen en gizli duyguları bildiğini, O’ndan hiçbir şeyi gizleyemeyeceğimizi, iyi şeyler yaptığımızda çok hoşuna gideceğini ve bizi seveceğini anlatmalıyız.
Çocuk Eğitimi ve Din
Çocuk ve Dini eğitim