EVLİLİĞİN ÖNEMİ
EVLİLİĞİN ÖNEMİ VE EVLENMESİ FARZ VE SÜNNET OLAN KİMSELER
Yüce Allah, beşerin bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarını farzlar ve sünnetler doğrultusunda tam anlamıyla gidermiştir. Toplumun her ferdi, her yerde ve alanda karşısına çıkan her türlü sorunu halletmede dünya düzeniyle iç içe ve uyum içerisinde olan ilâhî ve dini kanunlara göre hareket etmeye kendini hazırlamalıdır.
Dinî programlar dışında kendi yaşam metodunu kendi düzenlemeye çalışan bir şahıs, kişisel zorluklarla karşılaşacak ve toplumsal problemlerin artmasına ortam hazırlayacaktır. İşte uyulması gereken bu programlardan biri evliliktir. Evlilik bütün peygamberler, özellikle de İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'in katında üstün bir değere sahiptir. Kur'ân-ı Kerim'de yüce Allah evlilik hakkında şöyle buyuruyor:
İçinizdeki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler Allah lütfu ile zenginleştirir onları. Allah lütfu bol olandır, bilendir.[1]
Evlilik, dinimizce yapılması sünnet olan amellerden biridir. Yine ergenlik çağına girmiş gençlerin bu sünnete teşvik edilmesi de aynı şekilde müstehaptır. Dolayısıyla ergenlik çağına varmış bir gence evlilik farz kılınmamıştır. Ancak aynı şahıs evlenmez de evlenmeyişinden dolayı zina, istimna, namahreme bakma, livata vb. gibi birtakım günah ve haramları yapıyorsa evlilik ona farz olur. Yine günaha düşme korkusu içinde olan bir gence de evlilik farzdır.
Şöyle ki, her genç erkek veya kız, belli bir yaş aşamasına geldiklerinde cinsel isteklerine karşı haramlardan kaçınma gücüne sahip olurlarsa kendilerine hakim olabildikleri müddetçe evlenmeleri müstehaptır. Aksi takdirde cinsel içgüdülerini kontrol edemeyerek haramlara mürtekip olurlarsa terk edilmediği ana kadar evlilik farz olur onlara.
Evlilik, insanların mânevi kemallere, olgunluğa erişmesi için Allah (c.c) tarafından beşere lütfedilen büyük nimetlerdendir. Ne yazık ki bugün, bazıları böylesine bir nimetten yararlanamıyor, bazılarıysa bundan yararlanmak istemiyor.
Günümüz dünyasında İslâm anlayışından uzak ülkelere, özellikle de çağdaş(!) denilen Batı ülkelerine bakacak olursak, ülke nüfusunu oluşturan bireylerin çoğunun yaşlarının ileri olmasına rağmen bekâr oldukları, geç evlendikleri veya hiç evlenmedikleri göze çarpar. Dolayısıyla genelde bu ülkelerde fesat ilerlemiş, karşısında durulmaz bir afet hâline gelmiştir. Öyle ki, insanlar ilâhî emri bir kenara bırakıp kendi ihtiyaçlarını giderebilmek için gayri meşru ilişkilere başvurmuşlar ve böylece toplumun fesada doğru sürüklenmesinde önemli rol oynamışlardır.
Bunun sonucunda çağdaş(!) diye tanınan Batı ülkelerinde haddi aşan boşanmalar, evlilik dışı ilişkiler, zina, ayyaşlık, ırza geçme ve erkeğin erkekle, kadının kadınla yaptığı iğrenç livata ilişkileri ortaya çıkmış ve günümüze dek süregelmiştir. Bununla da kalınmamış, her geçen gün artan ve artırılan fuhuş yuvaları, randevu evleri, eğlence salonları vs. gibi yerlerle insan, hayvanca sömürülür olmuştur. Böyle bir toplumda yaşayan insanların bir bölümü bu gibi pisliklerle övünürken bazıları ise bunlara göz yummak zorunda kalmıştır. Hatta bugün çoğu Batı ülkelerinde eşcinsellik kanun koruması altına alınarak, eşcinsellerin birbirleriyle evlenmeleri serbest bırakılmıştır.
Çağdaş(!) ve özgür(!) ülkeler olarak tanınan Batıda iğrenç şeylere izin verilmiş, normal gözüyle bakılmıştır. Hayvanların bile yapmadıkları bu gibi iğrenç şeyleri insanoğlunun kendine reva görmesi şaşılacak şey doğrusu...
İşte bu nedenledir ki, ergenlik çağına girmiş gençlerin zaman kaybetmeden evlendirilmeleri, toplum içerisindeki fesadın ortadan kalkmasına vesile olacak önemli çözüm yollarındandır.
Gerek kız olsun, gerekse erkek olsun ergenlik çağına girmiş bir gençte karşı cinse yönelik bir duyarlılık görülür, ona olan ilgisi bu çağlarda artmaya başlar. Edindiği bu duyguyu yalnızca ona sahip olmakla önleyebileceğine inanır. Sahip olduğu takdirde de bu yanlış yaklaşım kötü ve iğrenç sonuçlar doğurur. İşte bu dönemde anne ve babalara düşen görev çocukları ergenlik çağına girdikten hemen sonra konuşturmak, evlenmeye ihtiyaç duyup duymadıklarını tatlı bir dille sormak olacaktır.
Evlilik, onlara aşılması güç bir engel gibi gösterilmemeli aksine teşvik edilmelidir. Zira evlilik, Allah (c.c) tarafından insanlara tanınmış güzel, iyi ve kıymetli kutsal nimetlerden biridir. Onunla dertler, perişanlıklar ve huzursuzluklar ortadan kalkar, yerini mutluluk, huzur, sevgi ve muhabbet alır.
Yüce Allah konu hakkında ne güzel buyurmaktadır:
İçinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda rahmet ve muhabbet var etmesi O'nun belgelerindendir. Bunda düşünen topluluk için deliller vardır.[2]
Dikkat edilecek olunursa ayet-i kerimede rahmet ve muhabbet kelimeleri geçmektedir. O hâlde kadının erkekle, erkeğin de kadınla mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmesi ancak meşru evlilikle mümkündür.
Dikkat edilmesi gereken ayrı bir husus yüce Allah'ın ayet-i kerimenin sonunda "bunda düşünen topluluk için deliller vardır" şeklinde buyurmuş olmasıdır. Acaba yüce Allah bu sözle neyi kastetmiştir?
Bu sorunun cevabına geçmeden önce Resul-i Ekrem (s.a.a)'den evlilik, evliler ve bekâr kimseler hakkında birkaç hadis nakletmek istiyoruz:
Kıyamet günü ateş ehli olarak haşredilecek kimselerin çoğu, içinizden bekâr olarak ölenlerdir.[3]
En kötüleriniz, (bu dünyadan) bekâr olarak ayrılanlarınızdır.[4]
Sizin en kötüleriniz, içinizden bekâr olanlarınızdır ve bunlar şeytanın kardeşleridirler.[5]
Ümmetimin en iyileri evliler, en kötüleri ise bekârlardır.[6]
Şimdi de Resul-i Ekrem (s.a.a) ile değerli ashabından Akkaf adlı sahabenin konu hakkında ders verici sohbetlerine geçelim:
Nakledildiğine göre bir gün Akkaf, Resul-i Ekrem'in (s.a.a) huzuruna gelip selâm verdi ve mübarek şahıstan hâl-hatır sordu. Resul-i Ekrem, Akkaf'ın konuşmalarından bekâr olduğunu anlamış, konuyu açmadan yavaş yavaş anlatmaya başlamıştı.
Bir ara; "Ey Akkaf, diye sordu. "Hanımın var mı?" Akkaf; "Hayır." diye cevap verince, Resul-i Ekrem; "Cariyen var mı?" diye sordu. Akkaf yine aynı cevabı tekrarladı: "Hayır, ey Allah'ın elçisi..."
Resulullah ikinci kez "hayır" cevabını alınca, dedi ki:
– Peki, sağlığın iyi ve maddî imkânın var mı?
– Elhamdülillah tüm imkânlarım vardır ve Allah'a şükürler olsun ki sağlığım da yerindedir.
Resul-i Ekrem Akkaf'dan bu cevapları alınca, yüzünün rengi değişti ve şöyle buyurdu:
– Ey Akkaf! Git evlen. Aksi takdirde hiç şüphesiz sen günahkarlardan olursun. Bir rivayete göre; şeytanın kardeşlerinden olursun. Bir başka rivayete göre de: Yahudi rahiplerinden sayılırsın.[7] (Eğer Müslüman isen sen de her Müslüman gibi benim sünnetime uymalısın.)
Akkaf onca sözden sonra utandı ve yalvarırcasına:
– Hatalıyım, ey Allah'ın Resulü, dedi. Yerimden kalkmadan önce birini tayin etseniz de onunla evlensem...
Bu konuşmalardan sonra istediği ortamı elde eden Resul-i Ekrem, mümin kadınlardan birinin adını vererek onunla evlenmesini istedi...
Yine Ehlibeyt İmamları'ndan nakledildiğine göre, Resul-i Ekrem (s.a.a) bir gün minbere çıkıp Allah'a hamd-ü sena ettikten sonra şöyle hitap etmişti:
Ey inananlar! Cebrail (a.s) sırlara âlim olan Allah tarafından nazil olunca yanıma gelip, "Ey Allah'ın Resulü!" dedi. "Kızlar ağacın dallarındaki meyvelere benzerler, eriştikleri vakit koparılmaları gerekir. Aksi takdirde güneşin harareti ve rüzgârın şiddetli esintisi onların tazeliğini bozar. Kızlar da böyledir, ergenlik çağına vardıklarında, kalplerinde meydana gelen huzursuzluğun evlendirilmelerinden başka ilacı olmaz. Evlendirilmedikleri takdirde fesat ve günaha duçar olurlar..."[8]
------------------------------------------------------------------------
[1]- Nûr / 32.
[2]- Nûr / 32
[3]- Vesail'üş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:1, b:2, h:7.
[4]- Vesail'üş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:1, b:2, h:3.
[5]- Bihar'ul-Envar, c.100, Ebvab'un-Nikâh, b:1, h:31, s:221.
[6]- Bihar'ul-Envar, c.100, c.221.
[7]- Bihar'ul-Envar, c.100, s.221.
[8]- Furu-u Kâfi, c.5, s.337.
EVLİLİĞİN VE EVLİLERİN FAZİLETİ
Evliliğin Dünya ve Ahiret Eserleri
Her Şeyden İki Çift Yarattık
Kutsal Müessese
Niçin Evlilik?