Hz Muhammed(s.a.a.)’in Ahlaki Kişiliği(1.Bölüm)
Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed (s.a.a.)’in hayat ve kişiliğini Müslümanlar için en iyi örnek olarak göstermiş[1] ve bu nedenle Ashab-ı Kiram O’nun hayatını titizlikle izlemişler; bu hayatı hem bizzat kendi yaşayışlarına örnek almışlar, hem de sonraki kuşaklara büyük bir gayret ve itina ile taşımışlardır.
Kusursuz bir anlatım yeteneğine sahip olan Hz Peygamber (s.a.a.), bütün hayatı boyunca yalnızca gerçeği söylemiş ve söylediklerini harfi harfine yaşamıştır. O, sürekli olarak tatlı dilli, güler yüzlü ve hoşgörülü olmuş; bununla beraber, her söylediğini saygı ile dinletmeyi de başarmıştır.[2]
Peygamberimiz (s.a.a.)’in ahlâkının en önemli özelliği, Allah (c.c.) vergisi oluşudur. O, üstün kişiliğindeki bütün güzel özellikleri, çalışarak, emek vererek veya bunların özel bir eğitimini alarak kazanmış değildir. O’nun ahlâkı, Allah (c.c.) tarafından kendisine ihsan ve ikram edilmiştir. Yüce Allah (c.c.), O’nu bütün insanların örnek alacağı hatasız, kusursuz, eksiksiz ve seçkin bir ahlâkta yaratmıştır.
O, dünyaya gözünü açıp kapayıncaya kadar hep aynı huy ve ahlâk üzerinde yaşamıştır. O’ndaki güzel özellikler yaratılışında vardı. O’nu eğiten, edep ve ahlâkın en üstün özellikleriyle donatan Allah (c.c.)’dır.
İşte bundan dolayı, O’nu kendisine örnek seçen insan, O’nu ne kadar taklit edebilirse, o kadar çok yararlanır ve O’ndan aldığı bereket de o oranda çoğalır.
Peygamberimiz (s.a.a.)in ahlâkının en belirgin özelliklerinden birisi de, insan yaratılışında var olan birbirine zıt ve ters huyları en mükemmel şekilde bağdaştırıp, bütün duyguların ideal noktasını bulmasıdır. Hiçbir şekilde aşırılığa kaçmadan, orta yola ve doğruya ulaşmasıdır.
Bazı anlar olmuş, en cesur bir kahraman olarak, düşmanın kat kat üstünlüğüne hiç aldırmadan, binlerce düşmana tek başına meydan okumuştur. Fakat bu halinde bile yumuşak kalpliliğini ve merhametini geri bırakmamıştır. Mesela bir savaş sonrası, öldürülmüş olarak gördüğü düşman çocuklarına o kadar acımıştı ki, düşman da olsa çocukların öldürülmemesi gerektiğini, çünkü onların suçsuz ve cennetlik olduklarını haber vermişti.
Peygamberimiz (s.a.a.), herkesin arzu edip de bir türlü ulaşamadığı en üstün değerleri ve olgunluğu mükemmel bir şekilde ümmetine göstermiştir ve bütün insanlığın gözleri önüne sermiştir.
O, bütün insanlığın kurtuluşu ve İslâm’ın dünyaya yayılması gibi yüce bir amaç için zihnini yorarken; bu arada binleri bulan ve Arabistan’ın her tarafına yayılan ümmetinin halini ve işlerini düşünürken; çevresinde bulunan yoksul ve fakir müslümanları hiçbir zaman unutmamış; kendi çocuklarının eğitim ve ihtiyaçlarını da ihmal etmemiştir. Birincisini önemli görürken diğerini küçümsememiştir.
Bu kadar ağır ve sorumluluk isteyen bir görev üzerinde bulunduğu halde, O yine kendisini Rabbine vermiş, günlerinin ve gecelerinin büyük bir bölümünü O’na ibadet ve zikirle geçirmiştir.
Kalbi her an Allah (c.c.)’a bağlıdır. Bu haliyle dünya ile ilişkisini kesmiş gibi görünse de, yine O dünyanın içindedir. Bütün işlerinde Allah (c.c.)’ın rızasını gözetmiştir.
[1] Ahzab sûresi, 33/21.
[2] Asr-ı Saadette İslâm, M. Çağrıcı.
Hz. PEYGAMBERİN BAZI KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ -1
Peygamber (s.a.a) in tevazusu -1