İnsanlar ve Velayet-i Fakih -1
Bazıları her ne kadar İslam devleti hakkında alimlerin çeşitli görüşlerini sunmak ve velayet-i fakih teorisinin bu konuda mevcut bir kaç teoriden bir konu olduğu anlatmak istemişse de ve bunun “tayin teorisi” ve “seçim teorisi” diye iki küçük dala ayrıldığını ifade etmek istemişse de günümüze dek fakihlerin sözlerinden naklettiklerimizden de anlaşıldığı üzere onlar arasında kabul gören tek teori, fakihin veli ve yönetici olarak tayini teorisidir. Eğer bu konuda başka bir görüş ortaya konursa Şii düşünce tarihinin son on yıllarına aittir ve bu görüşü ileri sürenler fıkıh alanının ünlü kimseleri değildir.[1] Geçen delillerin tümü fakihin veli olarak tayinini ifade etmektedir. İçtihat kurallarını bilen hiç bir fakih bu konuda şüphe içinde değildir. Elbette bazıları böyle bir şeyin gerçekleşmesini –yani fekahet makamına nail olan herkesin velayetinin olmasını- imkansız bilmiş ve bilfiil velayete delalet eden rivayetleri, bizzat bu nükteyi itiraf ettikleri halde velayet salahiyeti anlamına almışlardır. Yani gerçekte rivayetlerin ilk ve asıl anlamının tayin teorisini sabit kıldığını kabul ettikleri halde böyle bir şeyi aklen imkansız gördüklerinden bu rivayetleri zahirlerinin aksine salahiyet diye yorumlamışlar ve şöyle demişlerdir: “Şeriat sahibi bu gibi rivayetlerde fakihlerin toplumu yönetme salahiyetine sahip olduğunu ifade etmiştir. Ama fakihler arasında kimin toplumu idare edeceği bu rivayetlerde açıklanmamış ve bu fakihin tayini insanlara bırakılmıştır.[2]
Fakihlerin yönetici olarak tayin edilmesinin neden imkansız olduğu sorusuna ise şöyle cevap vermişlerdir: “Eğer bir zamanda şartlara sahip fakihler birden fazla olursa[3], tayin teorisi hakkında beş ihtimal ortaya çıkar:
“1-Onlardan biri Masum İmamlar (a.s) tarafından yönetici olarak tayin edilmeli ve o da bağımsız olarak bu hususta amel etmelidir.
2-Hepsi yöneticilik için tayin edilmiş, ama onlardan sadece bir kişi velayetini kullanabilir.
3-Onlardan biri yöneticilik makamına tayin edilmiştir.
4-Hepsi veli olarak tayin edilmiş ama her birinin velayetini kullanması başkalarının rızayetine bağlıdır.
5-Hepsi yönetici olarak tayin edilmiştir ve hepsi de rehber ve yönetici sayılmaktadır. Bu ihtimalin neticesi önceki ihtimalin neticesiyle aynıdır ve amelde bir tek şeyi ifade etmektedir.”
Daha sonra şöyle demişlerdir: “Bütün bu ihtimaller batıldır: Çünkü birinci ihtimal toplumda kargaşalığa neden olacaktır. Zira her fakih bir hususta diğerlerine muhalif bir görüşe sahi olabilir ve bu taktirde toplum düzeni bozulur ve toplumun muhtelif parçalarını uyumlu hale getirip düzene sokmaktan ibaret olan hükümet teşkilinden hedef elde edilmez ve bu iş Allah’ın hikmetiyle uyuşmaz.
İkinci ihtimalde ise velayetini kullanabilecek birini tayin için yol mevcut değildir. Öte yandan kendisinden başka fakihlerin velayeti boş ve faydasız olur. Böyle birinin hikmet sahibi birinin tarafından tayin edilmesi ise çirkin ve gereksizdir. Bu beyan üzere üçüncü ihtimalin batıl olduğu da açığa çıkmaktadır. Dördüncü ve beşinci ihtimal ise akıl ve iman sahibi kimselerin siretine muhalefet sebebiyle batıldır. Bunun yanı sıra böyle bir ihtimali hiç kimse kabul etmemiştir.”[4]
Bu itiraza çeşitli cevaplar verilmiştir. O cevaplardan bazısı şunlardır:
1-Bütün fakihler yönetici olarak tayin edilmemiştir. Bu yüzden bu makamı üstlenmek onların tümü için farz-i kifai[5] makamındadır. Şu anlamda ki onlardan biri bu işe kalkışırsa diğerlerinden bu konuda teklif düşer.[6]
2-Velayet meselesi, adil olan herkesin üstlenebileceği cemaat imamlığı meselesi gibi değildir. Velayet ilk aşamada en bilgin, en takvalı, en cesur ve diğerlerinden daha yönetici olan kimsenin görevidir.[7]
[1] Elbette son dönem fakihlerinden bazısı, “fakihin veli olarak insanlar tarafından seçimi” veya fakihin hükümet işlerine nezareti veya fakih tarafından tayin edilen fakih olmayan birinin velayeti” görüşleri de söz konusu etmişlerdir.
[2] Muntaziri, Velayet-i Fakih, c. 1, s. 408-409
[3] Maksat velayet şartına sahip olan fakihtir.
[4] Bak. Muntaziri, Velayet-i Fakih, c. 1, s. 409-415
[5] Bir gruba farz olan ama onlardan birinin teşebbüsüyle diğerlerinden sorumluluk kalkan amele farz-i kifai denmektedir.
[6] Bak. Cevad-i Amuli, Velayet-i Fakih, Rehberi der İslam, s. 86
[7] a.g.e., s. 187
Velayet-i Fakihin Delilleri(Birinci Bölüm)
Velayet-i fakihin Tarihi Geçmişi -1