İlahî Eğitim
EDEP [5]
Kibirli, kendini beğenmiş birinin nefsindeki bu duygunun davranışlarında somutlaştığı görüldüğü gibi, karamsar bir zavallının da ruhundaki zilletin ve miskinliğin bütün davranışların yansıdığı görülür.
Sonra yüce Allah, Peygamberimize (s.a.a) kendinden önceki peygamberlerin hidayetlerine uymasını emrediyor; onların kendilerine uymasını emretmiyor. Çünkü uymak, inançta değil, davranışlarda olur. Çünkü inançta uymak, özü itibari ile iradî bir iş değildir. Yani yüce Allah Peygamberimizden, kendisinden önceki peygamberlerin, uygulamalı ilâhî eğitimlerinin sonucunda ortaya koydukları, tevhide dayanan iyi davranışlarını tercih etmesini ve bu yöndeki yollarını izlemesini istiyor.
Bu uygulamalı eğitimle, yüce Allah'ın şu ayette işaret ettiği edebi kastediyoruz: "Onları emrimiz uyarınca insanları doğru yola ileten önderler yaptık. Onlara hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize kulluk eden kimselerdi." (Enbiyâ, 73) Ayetin orijinalinde geçen "fi'l'el-hayrat=hayırlı işler yapmak", "ikam'es-salât=namaz kılmak" ve "îtae'z-zekât=zekât vermek" ibarelerinde mas-tarla yapılan isim tamlaması (izafet) şuna delâlet eder:
Peygamberlerin ortaya koydukları fiillerden maksat, yaptıkları hayırlı işler, kıldıkları namazlar ve verdikleri zekâtlardır; yoksa uygulamaya geçirilmemiş sırf farazî fiil kastedilmiyor. Buna göre fiillerin ortaya konma aşamasındaki bu fiillerle ilgili vahiy, doğruya yöneltme ve eğitme vahyidir; yoksa [yasama anlamındaki] peygamberlik ve kanun koyma vahyi değildir. Eğer bu vahiyden maksat, peygamberlik vahyi olsaydı, "Onlara 'Hayırlı işler yapın, namaz kılın ve oruç tutun' diye vahyettik." denirdi. Şu ayetlerde buyrulduğu gibi: "Sonra sana... 'İbrahim'in dinine uy...' diye vahyettik." (Nahl, 123) "Biz Musa ile kardeşine, 'Kavminiz için Mısır'da evler hazırlayın, (ey İsrailoğulları) evlerinizi karşı karşıya kurun, namaz kılın!' diye vahyettik." (Yûnus, 87) Bu anlamda başka ayetler de vardır.
Doğruya yöneltme vahyi şu demektir: Yüce Allah kullarından birine kutsî bir ruh ayıracak ve bu mukaddes ruh iyi işler yapıp kötülüklerden kaçınma konusunda o seçkin kulu doğruya yöneltecek. Tıpkı insanî ruhun, bizi hayır ve şer konusu ile ilgili düşüncede doğruya yöneltmesi ve hayvanî ruhun iradî olarak canımızın istediği veya istemediği şeyler hususunda tercih etmemizi sağlaması gibi. Bu konuyu ileride geniş bir şekilde inceleyeceğiz.
Sözün kısası "Sen de onların yolunu izle." direktifi, detaya girilmeksizin Peygamberimize (s.a.a) yönelik, peygamberlerin bütün davranışlarına yayılmış, şirkten arınmış bir tevhit edebi olan ilâhî eğitimdir. İşte yüce Allah, Peygamberimize bu edebi aşılamaktadır. Yüce Allah, Meryem suresinde bazı peygamberlerin (hepsine selâm olsun) adlarını saydıktan sonra şöyle buyuruyor:
"İşte bunlar, Allah'ın nimete erdirdiği Âdem'in soyundan, Nuh ile birlikte gemide taşıdıklarımızın soyundan, İbrahim ve İsrail (Yakup) soyundan doğru yola ilettiğimiz ve seçtiğimiz peygamberlerdir. Bunlar, Rahman'ın ayetleri kendilerine okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlardı. Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, namazı zayi ettiler ve şehvetlerine uydular. Onlar kötülük bulacaklardır (sapıklıklarının cezasına çarpılacaklardır). Ancak tövbe edip inanan ve iyi işler yapanlar bu hükmün kapsamı dışındadırlar. Onlar cennete girecekler ve hiç haksızlığa uğratılmayacaklardır." (Meryem, 58-60)
Okuduğumuz ayetlerde yüce Allah, peygamberlerinin günlük hayatlarındaki genel edeplerini anlatıyor ve şu noktaları vurguluyor: Onlar davranışlarında Allah'a boyun eğiyorlar ve kalpleri yüce Allah'a huşu ile doludur. Allah'ın ayetleri okunduğunda secdeye kapanmaları, Allah'a boyun eğmelerinin göstergesidir. Kalbin incelmesinden ve nefsin zelilliği kabul etmesinden kaynaklanan ağlama ise, huşu hâllerinin belirtisidir. Bunların ikisi birlikte de kulluk sıfatının nefislerine egemen olduğunun kinayeli ifadesidir.
Tevhid Şuuru
Dinî Öğretimde Edep