Soru 1053: Şehir içi araziler kanununa uygun olarak: 1- İslâm hükümetinin tasarrufunda olan ölü (bayındırlaşmamış) topraklar enfalden sayılmaktadır. 2- Şehirlerdeki bayındırlaşmış ve bayındırlaşmamış topraklar sahiplerince hükümet ve belediyelerin ihtiyacı olduğu takdirde normal fiyattan satılmalıdır. Sorum şu: 1- Tapusu kendi adına olan, ancak, bu kanun sebebiyle tapusu itibarsız olan bayındırlaşmamış arsayı imam ve seyyid hissesi olarak vermenin hükmü nedir? 2- Arsası, ister bayındırlaşmış olsun ister bayındırlaşmamış (bu kanuna göre) hükümete veya belediyeye satması gerekirken o arsayı imam ve seyyid hissesi olarak vermesinin hükmü nedir? Cevap: Asaleten bayındırlaşmamış olan toprak, adına tapu olan kimsenin şer-î mülkü olmadığına göre bunu humus olarak vermesi veya üzerine olan humus borcundan sayması sahih değildir. Buna göre, belediye veya hükümetin kanun çerçevesinde karşılığını vererek veya karşılığını vermeksizin sahibinden istimlak etmesi caiz olan arsayı sahibi, humus olarak veremez veya onu, üzerinde olan humustan sayamaz. |
Soru 1054: Toprağını satarak kâr etmek maksadıyla bir tuğla fabrikasının bitişiğinde kendisi için bir arsa satın alırsa bu enfaldan sayılır mı? Enfaldan sayılmaması farzı üzerine devlet onun toprağı için vergi isteyebilir mi? Bilindiği üzere belediye bu durumda yüzde on vergi almaktadır. Cevap: Bu iş (İran'da) İslâmî şura meclisinden geçen ve anayasayı koruma şurası tarafından onaylanan bir kanun uyarınca yapılırsa sakıncası yoktur. |
Soru 1055: Belediyenin, şehri bayındırlaştırmak için nehirlerin kumlarını kullanmak hususunda öncelik hak-kı var mıdır; caiz olması durumunda bir kimse (belediyeden başkası) kendisinin malik olduğunu iddia ederse bu iddiası geçerli midir? Cevap: Bu iş, belediye için caizdir ve umuma ait olan büyük nehirlerin dibine kişilerin sahip olduğu iddiası geçerli değildir. |
Soru 1056: Çölde yaşayan göçmenlerin otlaklarından yararlanmadaki öncelik hakları (her kabile kendi otlağına karşı) -on yıllardır bu şekil göç edildiğine göre- tekrar dönme kastıyla oradan göçmeleriyle kalkar mı? Cevap: Göçmelerinden sonra hayvanlarının otlaklarına karşı şer'î öncelik haklarının sabit kalması sakıncalıdır; bu hususta ihtiyat etmek daha iyidir. |
Soru 1057: Otlağı ve ziraat tarlası az olan bir köy halkı, genel geçimlerini otlak yerlerinin otlarını satmakla karşılamaktadır. İslâm İnkılabı'ndan sonra da şimdiye kadar bu şekilde devam etmiştir; ancak, şimdi sorumlular onları bu işten alıkoydular, köy ahalisinin maddi fakirlikleri ve otlakların ölü topraklar olduğu dikkate alındığında köy heyetinin, halkı otlakların otunu satmaktan alıkoymaya ve onu satarak köyün genel giderleri için harcamaya hakkı var mıdır? Cevap: Bir kimsenin şer'î mülkü olmayan umumî otlakların otunu hiç kimsenin satması caiz değildir; ancak, devlet tarafından köy işleri için tayin edilen sorumluların, otlaklarında hayvanlarını otlatmasına izin verdiği kimseden köy işlerinde harcamak için bir şey alması caizdir. |
Soru 1058: Göçebelerin, onca yıldır devamlı istifade ettikleri yazlık ve kışlık otlakları istimlak etmeleri caiz midir? Cevap: Eskiden beri hiç kimsenin mülkü olmayan tabii otlaklar enfalden ve umumî mallardan sayılmaktadır ve onların sorumlusu Müslümanların veliyy-i emridir; göçebelerin eskiden beri oralara gedip-gelmeleri o yerlerin onların malı olmasını gerektirmez. |
Soru 1059: (Göçebe) otlaklarını satmak hangi durum-da sahih ve hangi durumda sahih değildir? Cevap: Enfal ve umumî mallardan olup hiç kimsenin malı olmayan otlakları hiçbir durumda satmak veya satın almak sahih değildir. |
Soru 1060: Biz, ormanların birinde hayvanlarını otlatan sürü sahiplerinden olup elli yıldan beridir bu işle uğraşmaktayız. Elimizde mirasla şer'î malik olduğumuzu ispatlayan bir belge ve resmi senet var. Ayrıca, bu orman Hz. Ali (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve Hz. Abbas b. Ali'ye (a.s) de vakfedilmiştir. Sürü sahipleri bu ormanda yaşamakta olup evleri, ziraat tarlaları ve bostanları var. Son zamanda orman koruyucuları bizi buradan çıkararak ormana musallat olmak istiyorlar; acaba bizi bu ormandan çıkarmaya hakları var mı? Cevap: Bir şeyin miras yoluyla başkasına intikal etmesinin sahih olması, miras bırakan kimsenin o şeye önceden şer'an malik olmasına bağlı olduğu gibi, vakfın sahih olması da şer'an insanın önceden ona malik olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, belli bir kimsenin mülkü olmayan, hiçbir şekilde ihya ve imar geçmişi olmayan orman ve otlakların, hiç kimsenin özel mülkü sayılmadığından, vakfolması veya miras bırakılması da sahih değildir. Her halükârda; ormanın tarla, ev, vb. şekillerde ihya edilen ve belli bir kişinin mülkü olan miktarının tasarruf hakkı -vakf olursa- şer'an onun sorumluluğunu taşıyan kimsenindir. Ancak vakfolmazsa sahibinindir. Tabii orman ve otlak şeklinde orman ve otlakların geri kalan kısmı ise enfalden ve umumi mallardan olup sorumlusu kanunî kurallar gereğince İslâm devletidir. |
Soru 1061: (Otlatma izni olan) sürü sahipleri, otlakların yanındaki başkalarının tarlalarındaki sularla sürülerini sulamak ve kendileri su içmek için sahipleri razı olmaksızın o tarlalara girebilirler mi? Cevap: Sırf başkalarının mülkleri yanındaki otlaklarda hayvanlarını otlatmaya izin almak, başkalarının tarlalarına girmenin ve onların sularından yararlanmanın caiz olması için yeterli değildir; dolayısıyla, sahipleri razı olmaksızın bunu yapmaları caiz değildir. |